Cumartesi, Mayıs 31, 2014 By: Oku Arz

YER KABUĞUNUN SÖYLEDİKLERİ



YER KABUĞU ve DEPREM
''Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. 
Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.’’ 
                                                                     LOKMAN suresi 10.ayet                                                              
 ‘’Onlar güven içinde dağlardan evler yontuyorlardı.’’
 ‘’Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç uğultulu ses yakalayıverdi’’
 ‘’Kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda vermedi’’
 ‘’Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et.’’
                                                                                                   
                                                                   HİCR suresi 82.83.84.85..ayet

                                                                     

‘’Yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirini sıkıştırdıkları, birbirinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünya da depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkar. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde oluşmaktadır.’’
                                          ( Deprem dairesi başkanlığı.www.deprem.gov.tr)


    Yer kabuğu deprem için'' içimde boşluklar olduğunda, sürtündüğümde, sıkıştırıldığımda, levhalarım birbirinin üstüne çıkmaya çalıştıklarında bende dayanamam senin cinnetin gibi krizimdir bu’’der.

Deprem olduğunda yıkımlar ve ölümler olmuşsa bunun sebebine bakarız. Sebebi genelde yanlış bir zemine ve eksik malzemeyle binaların yapılmasıdır Yer kabuğunda ki gerilim ne kadar büyük olursa, depremin şiddeti o kadar büyür. Depremin şiddeti ne kadar büyürse yıkımı da o kadar çok olur, alanı genişler.
Deprem küçük olursa hissettirmeden geçer. Ama çok viranelerde bunda yıkılabilir.Tıpkı bizim gibi...
Kendimizi ne kadar güçlendirir isek o kadar dayanıklı oluruz.
 Bilim adamları depremin sebep ve sonuçlarını çözmüştür. Vakti hariç. Bunları hemen, hemen her kez duymuştur.
Yer kabuğunun oluşturduğu deprem maddi ve manevi felaketlere yol açmışsa bunun suçu deprem midir?  
 Yüzyıllardır rehberimiz ve gönüllerimizin şifası Kuran-ı Kerim bize Enbiya suresi: 31.ayet’te;
’’ Yeryüzünde, insanlar sarsılmasın diye sabit dağlar yarattık, rahat gidebilsinler diye dağların araların da geniş yollar var ettik.’’ Söylememiş midir? Kıyamete kadar da söyleyecektir.

   Yer kabuğu da yüz yıllardır bize söylemiyor mu? Kırılırsam, sürtünürsem, çökersem her an patlayabilirim, ey insan tedbirini al dememiş midir? Yerleşim yerlerini dağlara yap, ovalar senin için ekim, dikim yerleridir demiyor mu? Bizler ise her zaman rahatlığı seçtiğimizden ovalara yerleşmişiz. Ovalar da nerede ise oturacak yer kalmamış durum da, dağları ise yeşertmek için uğraşıyoruz. Kendi kendimizi Allah’ın kanunlarına uymayarak daha beter zorluğa soktuğumuzu da bir türlü fark edemiyoruz. Deprem olduğunda da ah vah ediyoruz.Tıpkı manevi hayatımız gibi...değil mi?iş işten geçtikten sonra kıssa yoldan nasıl kazançlar ederimin hesabını çok acı ödeyebiliriz.

Yerkabuğu sarsılarak bunları bize söylerken ‘’Ey insan! Bana bak ta kendini koru, tedbirini al! Senin hayatında, yaşadığın toplumda, bedeninde büyük küçük maddi manevi depremler de olur.’’der, hatırlatır.
Rabb'imiz her eksik ve kusurdan münezzehdir.O her türlü yaratmayı bilir.Biz anlayalım diye bu hayatı ibretlerlede yaratmıştır.Biz ki bir tiyatro seneryosu  hazırladığımızda,insanlar içlerinde eğlenirken öğütler planlarken...!Tabi ki bu seneryoları yazabilmemiz ve sahneye koya bilmemizde bize hem nimet hem ibrettir.Hiç bir şey tesadüf değildir.Atalarımız neden''Ayağın taşa takılsa düşün ''der.
                                                                     
 Toplumda da sürtüşmeler, kırılmalar, bozulmalar, çekişmeler, çöküntüler olursa o toplumda kendi depremini hazırlar. İnsanlar her an şiddetle yıkılacak yer kabuğu gibi patlamaya hazır olur. En ufak bir kırılma o cinneti meydana getirir. 
   İnsanın fiziki damarlarında ki bozulma insanı hasta eder. Daha büyük bozulma ya felç ya da kalp krizine sebep olur. Yani insanların hatası yüzünden, depremler gibi yine insana zarar verir, ya hayatı yaşanılmaz hale getirir ya da yok eder. Bu bozulmaların başlamasının da bir sebebi vardır. Düzensiz, dengesiz beslenme, aşırılıklar, doyumsuzluk, sınırsızlık… vb.
 İnsanın maneviyatında ki bozulmalarda büyük depremlere yani depresyonlara, intiharlara, cinnetlere sürükler.

Maneviyatta durduk yere bozulmaz muhakkak bu bozulmaya sürükleyen sebepler vardır.
Maneviyatı bomboş bırakırsa bir insan, tutarsız olur, ne yaptığını bilemez nefsinin aşırı istek ve arzularını kontrol edemez, duydukları kulaktan duyma olduğundan duyduğunun doğrumu yanlış mı olduğunu anlayamaz Tembel, zorluklarda pes eder, istikrar olmaz. Kendini daha bilemediğinden hatasını da göremez. Ya büyüklenir ya da kendini küçük görür. Say, say bitmez. Neden? Maneviyatını sağlam temeli yok. Köksüz, çürük, dayanaksız yerlerde oyalanıyor.
   Maneviyatını da sağlam temele bağlamayan, yani Allah’a, Peygamberine ve Kur’an-a bağlamaz ise yani gönül evi de güneşe yani nur’a doğru bakmaz ise, bu evi de yapar iken malzemeden çalar ise, işin hakkını vermez ise, hakkı da hak sahibine vermez ise, o ev her an sarsılabilir. Dışarıdan eve benzese de içi karanlıktır. Biraz ışık gelse de o ona fayda vermez. O evde böcekler, sinekler, yarasalar gezer. İnsan o evde hep huzursuzdur. Dışarıdan biraz ışık görse o onu kurtaracak sanır. O hatasını farkında olmadığı için o karanlığın kendisinin yuvası zanneder. Kendi kendisinin kuyusunu kazdığını fark edemez. Hal bu ki o temel kendisi atmıştı ya da annesi babası ve çevresi. Ama annesini babasını toplumu suçlayacağına o kendi harabesini yıkıp yeni bir temel atabilir.
  Allah’a, peygamberine ve Kur’an-a dayanarak yani İslam olarak yani teslim olarak.

   Kendini küçük görmeden ve başarılarda büyüklenmeden teslim olmak Allah’a. Gökleri ve yeri koruyan seni de korur Sen yeter ki ümidini kaybetme ki ebedi kâfirlerden olmayasın. Sen küçücük bir karınca olsan, Allah’a teslim olup gayret edersen, Allah sana taşıyamayacağın yükler için yardımcılar tayin eder. İş de yerkabuğu kıssaca bizlere bunları söyler. Duyana, işitene, görene…
Deprem bizlere tedbir yollarını da anlatır:
1-Allah’’a dayan çünkü: Ne kadar evini sağlam yaparsan yap ama yaptığına (ameline) güvenme Çünkü yerleri ve gökleri koruyan Allah’tır. Allah’a tevekkül et daima, ona sığın, her an ayaklarının altının sarsılabileceğini her an ayaklarının kayabileceğini unutma,
Yaptığın işin sonucunu en son nokta olarak görme, daima gayrette ol, sabırlı ol, umutlu ol.Senin gayretin tevvekülündür,güvenmendir.Rabb'ine güvendir.Ne kadar gayretli isen o kadar güvenlisindir.

"O Allah’tır. Ondan başka İlah yoktur. O Hayy ve Kayyum'dur. Onu ne uyuklama (gaflet) ne de uyku tutar. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan huzurunda şefaat edecek kimmiş? O kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise O’nun ilminden ancak O’nun dilediğinden başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onların korunması ona ağır gelmez. O yücedir, büyüktür."
                                                                 BAKARA suresi 255.ayet
                                                                     
2-Temelini sağlam yere yap,sağlam yap
3-Planını dikkatli yap, evin güneş görsün
4- En iyi malzemeyi kullan, malzemeden çalma
5.Yaptığın işin hakkını ver ve en iyisini yap.


 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) buyuruyor ki;’’ALLAH, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.’’ 



                                                       
                                                       
                                                          BİNA
’’ Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak savaşanları sever.’’
                                                                              SAFF suresi.4.ayet:

’’Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve onun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.’’

 ’’Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.’’
                                                                            TEVBE suresi.109.110.ayet’’

                                                                                                     
  Dünya da her şey yerli yerindedir. Kendi dünyan olan vücudunda!
Yerli yerine koyulmayan her şey aksaklığa yol açar. İşe ehil olmayanlar, yapamayacakları işin konumunda iseler o iş istikamette yürümez, düzen bozulur.
 Bina ne kadar sağlam temellere bağlı ise bina o kadar da yükselir.
Biz yüksele bilmek için o kadar sağlam temeller oluşturmalıyız.
Bu sağlam temeller atılırken, asla en küçük kum taneleri de, en küçük çiviler bile hor görülmemelidir. Çünkü hepsi bir bütündür. Bütünü küçük zerreler birleştirir.
 Biz o değerli bu değersiz demeden hepsini kendi yeteneğine göre yapabileceği işlere yerleştirirsek o bina Allah’ın izni ile sarsılmaz.
  Ne zaman ki küçük ve büyük parçalar kendini bozmaya başlarsa, bu da küçüğün den büyüğüne görmemezlikten gelinirse, bu bina Allah tarafından önce birkaç kez uyarılır, küçük sarsıntılar vs. gibi. Gene vurdumduymazlık devam ederse ve işi ehillerine verilmez ise, rüşvet, çıkar, ahlaksızlık vb. Kötü oluşumlar olursa bu bina yıkılma sürecine girmiştir.
Başı boş bırakılan evlerde zaman ile nasıl bozulma,ayrılma,kokuşma,haşere ve kemirgenler oluyorsa bu bireysel,toplumsal her konuda aynı etki ve tepkileri doğurur.DİKKAT!BİZ BİLİRİZ BU DURUMLARI!iŞİ EHLİNE VERİLMEYEN TOPLUMLAR,KURUMLAR  NASILDA HAŞERELERİN KEMİRGENLERİN YUVASI OLUYOR.

  Binanın kum taneleri vardır. Zerreleridir onlar.Onlar olmasa topluluk olmaz.Çivisi vardır.Hani tutan.O çivi kaydımı neler olduğunu biliriz biz!Çivi yamuldu mu,çivi paslandı mı eyvah!
Binada olan bozuklulukları fark eden hangi konumda olur ise olsun üzerindeki sorumluluğu yapmalı ve o bozukluğu haber vermeli ,düzelte biliyorsa düzeltmeli!Bana ne derse kendi bilir!Bina çöktüğünde eyvah demeden!Belki başka bir bina bulur kendine fakat o bana neciliği ile kendini sorgulamalı kedi miyim diye!
  
                                                                     
 İşin ehli olduğu halde, o yapılması gereken sorumluluktan kaçmak ailede, toplumda büyük hasarlara sebep olur. Kişinin yeteneği ne ise o iş onun sorumluluğudur. O işlerden sırf keyfi kaçacak diye, ihtiyacı yok diye ve ya kendine bir sürü ağır görev yüklenecek diye kaçmak, aile binasının, toplum binasının sarsılmasına ve işin ehli olmayanların eline geçmesine sebep olur.
   İşin ehli olmayanlar ise o binayı bir müddet sömürürler, millete de posasını bırakırlar. Toplum da, aile de içinden çıkılmaz hallere sürüklenir
  Kişiler ehil olmadıkları yani yetenekleri olmayan ve eğitim almadıkları işlere göz dikmesinler.
 O konumlara belki birilerinin aracılığı ile girebilirler ama bu kul hakkına girmektir. Sonra işin ehli olmadıklarından ve hazırcılığa alıştıklarından işin hakkını veremezler. Yaptıkları iş kendilerine de zehir olur çevrelerine de. Bu kişiler işlerinde de başarılı olamadıklarından huzursuz ve mutsuzdur. Bu kişiler haksızca geldikleri mevkilerde işlerini yapabilme yetenekleri de olabilir ama kazandıkları onlara helal olmaz.
   İnsan beden olarak çok yetenekleri varsa bu yetenekleri ile çalışması da Salih ameldir.
Çok güzel bir konuşma yeteneği varsa Salih işlerde bu yeteneği ile çalışması gerekir,
Aklını çok güzel kullanabiliyorsa, o istikamette çalışacak eğitimleri alması gerekir.
 Hiç bir şeye yeteneği yok ise bedeninde ki bütün nimetlerde kullanılmaz hale gelmiş ise güç kuvvet dahi  kalmamış ise yine de yapacağı iş vardır. İnsan yatalak hasta olsa, gözlerinde ki
isyan etmeyen bir bakış bile birçok insana birçok şey öğretebilir. Hiç bir şey yapamayan insan
Sadece dil ile yaptığı duası ile bile çevreye sabrı ve hayrı tavsiye edebilir, umut dağıtabilir.
Bunlar aslında toplum binasın da, aile binasında sağlamlaşma yollarıdır.
Sağlamlaşan binalarda sevgi çoğalır, bağlar kuvvetlenir. Rabbimiz bizden kenetlenmiş bir bina gibi saf tutarak çalışmamızı istiyor. Kenetlenmek demek kol, kola, omuz omuza birlik olarak çalışmak ve yükselmektir.
Bina ne kadar sağlamlaştırılırsa o kadar yükselmeye başlar.
İnsanın kendi vücut binasını sağlamlaştırması, aile binasını sağlamlaştırmasına sebep olur.
Aile binasını sağlamlaştırması büyük aile binasını sağlamlaştırmasına sebep olur.
Büyük aile binasını sağlamlaştırması toplum binasını sağlamlaştırmasına sebep olur.
Toplum binasını sağlamlaştırması, dünya binasını sağlamlaştırmasına sebep olur.

Bu sağlamlaştırmayı da Allah’ın kanunlarına göre yapmaz, Ona dayanmaz, rızalığı için yapılmaz ve takva yolunda ilerlenmez ise o binayı ne kadar sağlam yaparsan yap o bina yıkılır. Aynen sel kenarına yapılmış gibidir. Sel nasıl birikimleri alır götürür ise ondan da bir eser kalmaz. Titanic gemisini yapanlar gibi, Geminin mükemmelliğine o kadar inandılar ve güvendiler ki göremedikleri bir buzul parçası o gemiyi dibe batırdı. Gelişme o kadar hızlı bir şekilde oluyor ki günümüzde bu da insanların başını döndürebilir. Olan gelişmelerin bu dünyadaki kadar olduğu sanılabilir. Bu dünyayı yaratan ve içinde değişik âlemleri yaratan ölümsüz hayatı da yaratır. Allah, Âlim’dir, Evvel ve Ahir’dir.
Kardeşlerim boş şeylerle şaşkınlıktan her vadide dolaşabilir insan.O vadilerde yaptıklarınızı anlatan binalar inşa edersiniz,oralarda ebediyen kalacağınızı zannedersiniz.O sadece bir oyalanmadır.Şaşkın şaşkın dönersiniz.Takvasız kurduğunuz bina çöker.Takva nedir biliriz değil mi?Bilmiyorsak ta artık öğrenmek zor değil,bir de özümüze dönersek!İçinde ki özü arar insan .Kendini bilmeyi!Kendini bilen Rabb'ini bilir.Rabb'ini bilen ne yapacağını bilir.Ne yapacağını bilenin binası ebediyen çökmez.İstikameti Allah yolu ise...

 “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?’’
                                                                              ŞU’AR’A suresi.128.ayet
                                                                                                                                                                                                                                 
’’ Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın kendileri gibilerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi? Allah onlar için, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan bir ecel belirlemiştir. Fakat zalimler ancak inkarda direttiler.’’
                                                                                  İSRA suresi.99.ayet
                                                                   
 Takva günahlardan korunmaktır değil mi?Takva elbisesi giydirelim binamıza o vakit!Nası korunur o zaman kirlerden!Vücudumuz gibi!Elbisemiz gibi!Elbisemizi kirli tutalım bakalım!Kaç gün dayanabiliriz!Bu duruma alışanlar dayanır,kokarda koktuğunu fark etmez.Elbiseni ne kadar temiz tutarsan o kadar mis kokarsın!O elbise nefsindir!Temizlendikçe parlar,parladıkça sevilir.
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
1. Ey (örtüsüne) bürünen! 
2. Kalk, (insanları) uyar.
3. Rabbini tekbir et (büyükle).
4. Elbiseni (kendini, kişiliğini ve seni çevreleyeni her türlü kirden) arındır.
5. Azaba götürecek şeyleri terk(e devam) et.
6. İyiliği, (karşılığında) daha çoğunu umarak yapma!Müddessir suresi 1.2.3.4.5.6.ayetler

Miraca çıksın akıllar, Burak olsun gönüller. Sevgiler nağme, nağme yayılsın, saf tutsun çelik duvar gibi Salihler.


0 yorum:

Yorum Gönder