Pazartesi, Nisan 15, 2019 By: Oku Arz

"İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez"










"İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar." Dün, "İslam görevini hakkı ile yapıyor." dedim kendi kendime, o nur görünmüyor gibi fakat aşikar. Sonra o güneş gibi olmalı diyince, yukarıda ki tırnak işareti içindeki söz aklıma geldi. Bediuzaman Said Nursi sözü. Evet İslam güneş gibi, öyleki insanın içindekini dışa vurduruyor, bir asa gibi hakkı batıldan ayırıyor. İslam'ı yaşamak isteyen ona teslim oluyor, hata yapan olsa da muttaki olarak helal dairesinde hidayet buluyor. İslam'a teslim olmayanlar da gün yüzü gibi aşikar oluyor. Haramı, helali birbirine karıştırıyor, haram olanları haram kabul etmeyerek kendi yüzü ortaya çıkıyor.
Birde iki yüzlüler var, İslam onların yüzünü bir müddet açmıyor, fırsat veriyor, doğruyu anlayıp tevbeyle dönüşleri için, kafirin zulmu arttıkça onların yüzü de ortaya çıkmaya başlıyor. Hatta savaş emri gerçek yüzleri tam olarak ortaya çıkarıyor. Münafık korkudan saf değiştiriyor, ya kaçıyor, ya güçlü sandığı tarafa katılıyor.
İslam olan taraf güçlü ise menfaati de varsa ikili oynamaya devam ediyor. Fakat İslam tarafını gücünü yitirmiş görünüyorsa diğer tarafa kayıyor. Muhammed ve Fetih süreleri bu konuyu beyandır. Evet, nasıl ki karanlık yerine aydınlık beyan oluyor, nasıl ki güneş ile her bir çekirdek, tohum kendi kalbindekini açıyor, İslam ile de insanların gerçek hali beyan oluyor. Aslında insanın aslını, halini bilen Allah bizi kendi yüzümüze şahit ediyor. İnkar edemeyeceğimiz bir yüzle yüzleşiyoruz . Yüzünden memnun olmayana bu dünyada salih yüz arama nasibi açılıyor fakat ahrette o geri dönüş yok. Nebe süresinde, o büyük haberi yalanlayanların, ahrette "Keşke toprak olaydım." pişmanlığı gibi....




Biz her gün batımı gibi, aydınlığımız elimizden gidince hüsrana düşüyoruz. Aynı zulme uğrayınca İslam güneşinin de batıma geçtiğini zannetmemiz gibi...
Kalbimiz darmadağın fakat ümitle bekleriz. Ama bizim için batan güneş batıdan yeni bir doğuşa geçiyor. O aydınlığı bekleyenlere müjdeler açıyor ve her batan yerdeki doğuş doğu oluyor önce veya sonra fark etmez, önemli olan o aydınlık ile hangi salih iş ürettiğimizdir,hakkı ve sabrı tavsiyeleşenlerden olarak...
Ya Hû illa Hû Bakî Hû Kuddûs Hû.

"... Doğuların ve batıların Rabbine yemin olsun... " (Meâric, 70/40)
Rabbimiz iki doğununda Rabbi iki batınında Rabbi ve ayrıca erdem yüzünüzü batıya veya doğuya çevirmeniz erdem değildir, erdemin ne olduğunu da ayette (Bakara/177 bak.) bildiriyor. Doğu-Batı tezatı malesef kendi yurdumuzda dalgalarca var, dakika dakika doğan doğu, dakika dakika batan batı....
Doğu Anadolu 'da yaşayan bir çok topluluk doğudan geleni istemez mesela, batıdan gelene kucak açar, ondan gelen rüzgar yakıcı mıdır? demez kabul eder, sarılır, fakat Doğu Anadolu 'da ötekileştilmeden dolayı bilinç altına öyle işlemişki ne doğuya adapte olabiliyorlar ne batıyı içlerine sindirebiliyorlar.
 Ege' de yaşıyorum bir doğudan gelen olarak, egeli kendini batılı kabul ediyor, hatta çoğu Anadolu olduğunu dahi unutmuş. Batılıyım diyerek sevinirken, "Avrupa'nın hangi yönünde kalıyorsunuz?" diye sorunca şaşırıyorlar. Şaşırıyor, "A evet bizde onların doğusundayız." diyor. Ne tezatlar değil mi? Hangi doğu hangi batı? Doğuda korunmak yoksa, batıda nur balçıkta batıyorsa gün doğmuş gün batmış ne önemi var. Önemli olan salih işler üretmek hakkı ve sabrı tavsiyeleşmek değil mi? Kendi yurdumda dahi doğu-Batı ayrımı varken neyi sorgulayabiliriz ki? Şehirli-köylü, akraba-komşu, evsahibi-kiracı, Kürt-Türk, Laz-Çerkez. Halbuki hepsi birbirimiz ile güzel bağlar kurabilmemiz, kültür kaynaşmaları ile faydalı işler üretebilmemiz içindir. Ne zaman bu ayrılık biter, ne zaman iyiler aktif, hayatın içinde çalışırsa o vakit zalimler güç bulamaz, o vakit doğudan esen rüzgar bahar çiçeklerini açtırır.

'Doğu' bir yöndür, doğruluğu doğumu, olmayı, tekammüle remizdir . 'Batı' bir yöndür, batışı, dönüşü, balçığı anlatan remizdir. Batıdan esen rüzgar yakar, kavurur, meyveleri oldurmaz. Batıl olandır, hakikatsiz, köksüz olandır... Kim hangi yön ile beslenirse ona ayna olur. Bir ağaca baksak kuzeye bakan yönü yosunludur, doğuya bakan tarafı erken açar, batı yönü en son açar. Güneye bakan yılda iki defa dahi açar...





Yani batı toplumları değil meselemiz, mesele batıl olan, batılı yapan zalimlerdir. İyiler zalime karşı tek vucut olabilmeliki, yecuc mecuca set olabilsin...
Ve bu iyiler yok değil, doğuda da batıda var, onlar ayrım yapmadan, dedikodu etmeden hak ile önde gidenlerdir, iyiliğin onurunu ayağa kaldıranlardır.
 (Fotoğrafların 1.Amerika, son ikisi #Karabükten geldi. Sevdiğim için benimle paylaşıldı. Ortadaki iki fotoğrafı ise kendim istedim.İzmir'de güzel bir yeri geziyorlardı, nasiplenmek istedim.Öyle yani doğu yönlerde çiçekler sıcağı görünce mısır patlağı gibi açmaya başladı, batı yönlerinde gecikecek tabi ki, ve kendi içlerinde sırası ile vaktini bekleyenler de var, ayva çiçeği gibi.... Doğu Anadolu'da Malatya'da kaysı çiçeği heryerde birden açmaz, soğuk olan yerinde en geç açarken sıcak olan yerde erken açar.)







"Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât! Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât… Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber."

 Mübarek şairimiz Mehmet Akif Ersoy nefesi ne güzel dalgalanır yurdumda. Çanakkale şehitlerimizin ruhu dolanır, değer İslam, vatan aşkı ile canımıza, can oldurulur. İsa hakikati gibi değer, Muhammed (s.a.v) ahlakı inşaa eder. İşine gelmez bu durum zalimin, çünkü o eritmeyi, küçültmeyi, sömürmeyi , köle etmeyi sever.... Bu nedenle, İslam'ın bağrından kopup gelmiş, Kur'an ile beslen azizlerin, velilerin, hakkı olduğu gibi yansıtan ayna olmuşların, mum olmuş iman yağı ile eriyen ışık olmuşların kötülemek, üzerlerini örtmek için çeşitli tuzak kurmaktan da vazgeçmezler. Zannederler ki birini örtünce diğeri doğmayacak.... Üzeri örtülen tohum vakti gelince açtırılır görmüyorlar, ve o açar hakikati üfler.... Şehitlerimize sadakatimiz Kur'an'ı hiç bırakmamaktır, onun ile beslenip hakkı, sabrı ve salih olanı yapmaktır. Ve şehitlerimiz sadece Çanakkale muharebesinde kalmadı ezelden vardı ve olmaya da devam ediyor... Rabbimiz ne büyük Rahmet sahibi ki #MehmetAkifErsoya İstiklal marşımızı nasip etti.Dolayısıyla yurdumuza nasip oldu. İslam Baki'dir. Allah nurunu tamamlayacaktır. Tüm şehitlerimiz ruhu şad olsun. İslam hep diri, şahit olan şehitler gibi...


İslamı bize din olarak seçen Rabbimize binler şükür olsun. İslam ile şeref bulduk, İslam ile oNurluyuz Elhamdullillah.
Kendimizi İslam topraklarında doğmuş bulduk, bir bebek gibi büyüdük, İslam kundağı ile sarıldık, sarmalandık. Harflerine yeni kavuşan bebek gibi gığılandık, hecelerimize , kelimelere kavuşunca sevincimiz gönüllerimiz de bahar oldu. Önce yüzüne okuduk alemleri okur gibi, sonra okuya okuya açıldık, kalbimiz, aklımız açıldı, ruha erdik. Evet kendim din ile ilgili bir kavramı, ilk defa beşli altılı yaşlarımdayken duyduğumu hatırlıyorum. Sahne olduğu gibi zihnimde parlıyor. Evimizde bir kalabalık vardı. Ve kadınlar ağlıyordu. Ben ağlayan sadece çocuklar olur zannederdim herhalde, çünkü çocukların büyük dertleri vardı. Ondan bu kadınlar da ancak büyük daha büyük dert için ağlıyor olmalıydı. Demi ama! Büyük olanın büyük derdi olurdu. Bu merakımla başbaşayken, bir şeker dağıtıldı. Kağıt küllahta'Mevlit şekeri'ymiş öyle dediler. Ne tatlıydı o mevlit şekerleri, dört gözle beklerdik artık, kadınlar ağlasada... Yıllarca "Mevlitte kadınlar neden ağlar ?" sorusu zihnimde asılı kaldı. Sorunun cevabı hal ile gelinceye kadar... Evet lafzından okuduk, yüzüne okuduk,fakat çok sevdik, anladık çok sevdik, anladığımızı yaşadıkça daha çok sevdik... Ayetlerden ayetlere, hallerden hallere dallandık, budaklandık ! Bizim vakitlerde çocuklar öyle şımaramazdı. Sorunlarımızın çoğunu içimizde tutardık . Onlar vakti gelince açılırdı. Musa(a.s) yolculuğu devam eder, her hakkı batıldan ayırmak isteyenin hayatında... Sabreden işin hak yüzünü görür. İslam ile inşa olan muttaki Kuddûs esma-i şerifinin tecellisini yaşar, anlar, mütmain olur. Estağfirullah el Azim. Elhamdullillahi rabbil
alemin.


Estağfirullah el Azim. Biz melek değiliz. Melek olmak gibi bir iddiamız da yok. Biz beşerden Hz. İnsan makamına adayız. Hz. İnsandan Hz. Abdullah mertebesine kavuşmak hedefimiz. Bazen bir saate dünya kadar iş sığar. Bazen aynı iş bir güne sığmaz. Bazen bir hayra bir ömür yetmez, bazen bir hayır bir dakikaya sığar. Gayretteyiz, ümitvarız . "Elhamdülillahi rabbil alemin."

 @ikraela
#esmaulhusna #Kuddûs #İslam #Güneş #Nur #Bediuzaman #saidnursi #doğu #batı #günbatımı #fethiye #fethiyesennegüzelsin #newzealand #fotoğraf #kendiçekimlerim


0 yorum:

Yorum Gönder