Cumartesi, Şubat 23, 2019 By: Oku Arz

"İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan kişi harap eve benzer.”(Hadis-i şerif) 



"İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan kişi harap eve benzer.”(Hadis-i şerif)
 Fethiye cennetten numune bir yer. Harabe bir ev dahi o cennetin içinde bozuk durmuyor. Fakat mahallelerde gezerken, özellikle eski yerlerden geçerken içim burkuluyor. Öyle ha yıkıldı, ha yıkılacak, pencereleri dar, pislik içindeki evler ruhumu acıtıyor. Hali ile içinde yaşayanlar var. Bu evlerin yeri de bir o kadar pahalı... Zengin bir arazide, cennet gibi bölgede ol da, böyle bir harabede hayatını sürdür. Çok acı... Evet, kimi sahipleri/konukları artık ihtiyar olmuş anılarından vazgeçmiyor, kimi korkuyor alıştığı evden başka bir eve taşınmaya, kimi açgözlü mütahitlerin kendini kandırmasından korkuyor vs... Bir şekilde orada yaşamayı sürdürüyor. Asıl meselem iki gün evvel tefekkür amaçlı yürüyüşe çıkınca;Fethiye'nin en eski mahallesiydi herhalde oraya yolum çıktı ,harabe evlerin çokluğundan içim daraldı. İçlerinde tamir edilen de vardı fakat yine de bozuk duruyordu. Yıkılıp yeni yapılanlar ise onca karanlığın içinde parlak bir yıldız gibiydi. Peygamberimizin (s.a.v) hadisi kalbime düştü. 

"İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan kişi harap eve benzer.” 
Baktım kendime, harabe gibi miyim? Ruhum aydınlık mı? O aydınlığın cemali ile hangi bozukluğu düzeltiyorum? Kur'an içimde parlıyorsa, neden halen yıkılıyorum?

 Bak şu evlere ürkütüyor, yaklaştırmıyor kendine. Ben de öyle ürkütücü müyüm? İsli, pisli miyim? Ha çöktü ha çökecek gibi miyim? Harabe evlerin yüzünde hissettiğim ne varsa sora sora döndüm evime... Şöyle parlak, bahçesi cennetten numune evlere de baka baka... "Ah Özden Ah ! Eğer bu harabeler gibiysen, yık o evini ve seni yenileyecek, temizleyecek, parlatacak o eve kavuş! Eğer o harabeler gibiysen okuduğun Kur'an seni inşa etmemiş. 
Kur'an inşa eder ama, peki neden insan inşa olmaz? 





Çünkü bol malzeme vardır ama, eski olanı atmamaktan harabe bir türlü parlamaz. Harabeye ne kadar yeni birşey eklesen o yine de bozuktur, temel yoktur, ha çöktü ha çökecek durur. Sen bir gün kapı kolu ile uğraş, bir gün çatıyla... Bozuk işte bir yeri yaparken bir yer yıkılır!" Kaç gündür etkisindeyim. 

Kur'an'ı hayatımız etmiyorsak öyle isli pisli ürkütücü dolanır dururuz. Bizi parlatıp temizleyecek, cennet evimizi inşa edecek Nur kitabımız elimizin altında sonsuz zenginliğimiz. Toprağımız gibi, Rabbimizden bize lütuf, ikram, gönüllere şifa hidayet rehberi, biz O'nun ile parlamıyorsak hiç birşey bizi parlatmaz . Gelir, geçer, söner kaybolur. 

"Ey Ehli kitab, şimdi size Resulümüz geldi, kitabınızın gizlemekte olduğunuz bir çok yerlerini sizlere beyan ediyor, bir çoğundan da geçiyor, işte size Allahdan bir nur, bir parlak kitab geldi" "Allah bununla rıdvanı ardınca gideni selâmet yollarına doğrultacak ve iznile onları zulmetlerden nura çıkarıb doğru bir yola koyacak" (Mâide/15.16.) 

🌷 🌷 Hayatım ile şahidim ki Kur'an gönlümüze, hayatımıza Nur'dur. Şifa çiçeklerini açtırır, karanlıktan aydınlığa kavuşturarak daralmış, zulmette olan ruhumuzu masmavi bir genişleyen göğe kavuşturur. Her ayeti ile, her zaman, biz o yörüngeden kopmadıkça aydınlanırız, siyahı beyazdan ayırır gecemiz de nur kazanır. Hilali bulur, peygamberimiz(s.a.v) in güzel ahlakından nasiptar oluruz. Onun gibi kişisel gelişim kitabı olamaz. O hem bu dünyamızı aydınlatır hem de ahrettimizi. Kişisel gelişimcilere gidenler, sözü dinler ve uygularsa aydınlığa kavuşur. Kişisel gelişimci hakikatlerden besleniyor olabilir, fakat Kur'an ile o hakikatleri okumuyorsa bilgisi eksik olup bencilliği sürükleyebilir. O tür yardımlar da alanlar bilmeli ki Kur'an kendi içlerinde parlamalı ki, herbir yanlışı iyi görebilecek göz kazandırsın. Ey Rabbimiz Kur'an 'ı bize baki nur et, onun ile bizi inşa et. Onu muttakilere hidayet rehberi eden Sensin, bizi onun ile hidayete kavuştur. 





🌷🌷🌷
 "İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan kişi harap eve benzer.”(Hadis-i şerif)
 Bu mübarek hadisin ışığı ile yürümeye devam edeceğim. bakalım, neler görebileceğim?

Öncelikle harabe evi kendimiz ile yorumladım. Bunu birde bina olarak bakarsak bu ayetin ışığı ile evimiz nasıl olur? O ev nurlu olur değil mi? İnsanın kalbine korku salmaz, huzur olur, şiddet olmaz, sevgi olur, nefret olmaz, merhamet olur öfke olmaz. Ev dağılınca toplanır, orada yardımlaşma olur, kimse kimsenin üzerine yük atıp yan gelip yatmaz. Allah için rahatından vaz geçer.

Körlüğü de görmeyi de yaratan Allah! Peki neden körlüğü yaratıyor, bu adaletsizlik değil mi diyen olur? Peki körlük neden olur? Körlüğün nedenlerine biraz bakarsak nasıl bir ibreti alem içinde olduğumuzu görürüz. Ve ayetleri daha iyi anlarız. Körlük ya sonradan olan hastalık veya kaza ile olur ya da doğuştan olur. Doğuştan olan sanki daha bir adaletsizlik gibi görünüyor değil mi? Peki bu doğuştan körlüğün nedeni nedir? Genetik bir hastalıktır değil mi? Baskın genin üste çıkması, kendini göstermesidir. Şimdi bu durum bize ne anlatır? Neler anlatmaz ki? Nasıl kör olduğumuzu ve nasıl körlükten kurtulmaya çalışmadığımızı anlatır.


 Genetik gelenler atalarımızdan bize iyi veya kötü aktarımlardır değil mi? Birçok hastalık gibi. Kimi hasta olduğunu dahi bilmeden sadece taşıyıcıdır. Kimi hastalığı avazı kadar yaşar. Sarılık gibi...
Şimdi insan sosyal yaşantısı ile de genler gibi taşıyıcıdır. Atalarımızdan aktarılanları ya taşırız, ya onun ile hasta oluruz da can çekişiriz de farkında olmayız.
Atalardan iyi ve kötü aktarımlar olur. Kötüyü ayıklamazsak o bize dert olarak döner. Misal sigara ilk çıktığında çekici reklamlar yapılıyormuş. Ülkemizde sanırım doksanlardan sonra bayramlarda sigara ikramı bırakıldı. Yoksa şekerle birlikte ikram etmeyen neredeyse kınanıyordu. Atalardan gelen o şeyin ne kadar çok zararı öğrenilince bir çok kişi elini uzatmasada onu halen kullananlar var ama değil mi, öksürüp, tıksırsada?



Ama kötü olduğunu kabul ediyor. Zararı bilinmeden evvel biz atalarımızdan öyle gördük diye bayramlarda ikram ediliyordu ama...

Kerim kitabımız Kur'an bizi körlükten kurtarır. Kör olan amaliyat olur, görmesini engelleyen pürüz çıkarılır. Kalp gözüde kör olur, gerçek körlükte odur. Kalp gözü kör olan zahir gözle görse dahi hakkı batıldan ayıramaz.

Kur'an muttaki olanı hidayete kavuşturur. Muttaki takva sahibi demektir. Korunan demektir. Kışın nasıl palto giyeriz,yazın yakmayan giysiler! Onun gibi hasta olmaktan korunan, tetbir alır, Kur'an ışığı ile de Furkanı bulur o vakit hasta olmayız. Hasta ise de tedavi olur. Manevi, sosyal hastalıklardan bahsediyorum. Biyolojik ve manevi hastalıklara da gönüllere şifa olması nedeni ile şifaya yüksek etkilidir, doktorun tedavisini de alarak tabi.


 Sosyal hastalığın ortadan kalkması bir toplumun mutluluğudur. Kur'an insanı, evi, sosyal hayatı imar eder. Eğer Kur'an okuyoruzda halen hakkı batıldan ayıramıyorsak, doğru erdemli salih işler üretmiyorsak, kendimizde bir hastalık vardır.




Rabbimiz: Birbiriniz ile alay etmeyin, çekişmeyin, kötü lakaplar takımayın vs.diyor. Biz o ayetlerden sorumlu değil miyiz? Kendimizi sorumlu görürsek o ayet bizi o bozuk alışkanlıklardan kurtarır. Âdeta amaliyat gibi olur. Sigarayı bırakan gibi, önce bocalar fakat temiz havayı fark eder, temiz nefes almayı, temiz görmeyi görür. Kötü alışkanlıktan vazgeçer mesela küfürden;sigarayı bıraktığı zamandaki gibi sigara isteğinin uyanması gibi haller yaşar. Sinirlendiği an küfür edesi gelir, fakat tam inanmış bir sadık ise ayete uyar, ağzına fahiş söz almaz.



 Tam cehenneme tekrar düşecekken ayet onu şefkat ile tutar. İrade ettikçe eski pis alışkanlık yerine gül gibi güzellik ortaya çıkar. Bir bakar ki hangi hatanın başına otursa bir ayet onu tutuyor ve koruyor. O vakit o harabe hali gider, sadrı genişler, dilinin bağı çözülür, öfkesini kontrol etmeyi öğrenir, tahriklere kapılmayarak aklı selime, kalbi selime kavuşur.

Fer gelir gözlerine, hayat enerjisi yükselir. Kalbi fuad bulur, adeta Musa'sı kurtulur. Yani öz canı, hakikati arayan nefs Allah rızasına kavuşur. İbrahim(a .s) gibi terk eder atalarının putlara tapınmasını, Yunus(a.s) gibi öfkesinden tecelli üç karanlığın esaretinden kurtulur, Lut peygamber gibi sapkınların yaptıklarından...
Musa (a.s) kısası o kadar çok vardır ki surelerde. Hiç ummadığın an birden çıkar karşımıza. Bu çıkış tesadüf değildir. O sureleri içine birbirinin tekrarı gibi görünen kıssalar boşuboşuna koyulmamıştır. "Bir de bu surenin gösterdiği ışık ile gör bu kıssayı, düşün, aklet ve ibret al." der. Musa(a.s) ile neredeyse tüm Kur'an 'ı okursunuz. Ona öyle yakın olursunuz ki, bir akraba gibi. Onun duygusu, samimiyeti, hak ve batılı birbirinden ayırarak görme çabası, Allah ile konuşmaları bize sıcacık nur olur. Bahar günü güneş ile oturmak gibi... Selam tüm peygamberlere... Peygamberimiz(s.a.v) sureler içinde bir sır gibi görünür, her peygamberin erdemli ruhu onda ki nurun tecellisidir. Allah Kur'an 'ın hepsinde ona konuşur, Ondan duymamızı, görmemizi ister aziz sesi, ışığı...



"Kör ile gören bir olur mu?" der Rabbimiz. Dışarıda renkli, ışıklı bir hayat var ve biz içimizde karanlığa gömülmüş uyuyoruz. Göremeyen kardeşlerimiz karanlığın dibinde öyle ışık arar ki tüm azaları ile görür olur. Kalbi kör olan ise zahir görse de kördür. Körlük bir ayettir, okumayı bekler, onu en iyi okuyana yine körlerdir. O canı gönülden gelip bir dinlesin ayetleri görenlerden daha iyi ibret alırda içi nur olur, parlar. Kör yaratılmış olmak bir çok günahtan korur körü. Gören gördüklerinden sorumluyken kör yaptıklarından sorumlu. Körlük de böylece kâr olur ona bu dünyada yaşadığı sıkıntıya sabretmek ebedî nura kavuşturur.




Nur Allah Hâdî Allah bizi kalbi kör olmaktan koru, ebedî Nur'unu bize baki et. Kur'an Nur'u ile gönüller açan Sensin. Kur'an 'I mahcur bırakarak ümmet kendini harap etti,perişan.O harap evi yıkıp O Nur ile Aydın evi Sen nasip edersin. Sen kuluna yol açtın mı kimse kapatamaz. Hâdî Sensin hidayet et bize bizi nursuz susuz bırakma...
 @ikraela
 #esmaulhusna #nûr #Hâdî #nûr #Kuran #Fatırsuresi #fatırsuresi19 #körlük #aydınlık #Bahar

0 yorum:

Yorum Gönder