Pazartesi, Kasım 07, 2016 By: Oku Arz

Örümcek ipi,modeli,ip,Akledenkalp




İp hakikat ile yapılır.İp olacak bir hakikat yoksa ip yapamayız.Bilgi,tecrübe,sabır,azim malzeme gerekir.
Bir tanesi dahi olmasa ipi yapamayız.
Hepsini hakkı ile uyguladığımızda elimizde hakikat ipi olur.
Bu hakikat ipinin dokusu,özü ne kadar sağlamsa ipimizin hakikati o kadar sağlam olur ve çürümeye karşı dayanıklı olur.
Birkaç özü dokusu zayıf ip birbiri ile sarmallanınca da çelik gibi sağlam ip çıkar elimize.
Bakır ipler,çelik ipler,demir ipler,yün,pamuk,keten,naylon ipler,ipek ipler ve görünmeyen fakat bir o kadar bağlayan duygu,fikir,kelime ipleri vardır.
Elinde sağlam bir ipi olan onu bir hakikat için kullanmaya niyet eder.
Hayatın her alanında görebiliriz ip ile yapılmış ürünleri.Korumak için, saklamak için, giyinmek için, süslenmek için,kavuşmak için, oturmak için, bağ kurmak için,sarmak için uyumak için öreriz de öreriz.
Fakat bir örgü modeli vardır ki tuzak içindir.Onu ören sırf tuzak ile beslenmek için örer.
Ankebut (Dişi örümcek) evi ile Kur'an'da Ankebut suresi ile anlatılmıştır.
İpeğin en hası en sağlamı ondadır,fakat o sağlam,hak olan ipini iyi ve güzele kullanacağına tuzak evi örer.
Tırtıl ise cancağızım ipi o kadar muteber olmasada o ipi ile bir kuytuya çekilir bir hakikate tutunur ve hakikat için kendine bir koza örer.Kanatlarîndan da olacak nakışlarından da habersizdir.Rabbi doğruluk niyeti ile örgülediği hayatına tertemiz çiçekleri özleri ile beslenecek hayat verir.Hayranlık uyandıracak kanatları ile bir göğü olur,ömrünün beş vaktinde üç günlük ömrü olsa da...

Biri hakikati tuzak evi ediyor,biri hakikati kendine hakikat edip kanatlarına kavuşuyor.


Rabbimiz Ankebut suresinde diyor ki:
2. Ayet:" İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?"

3. Ayet: "Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır."

Evet kardeşlerim elimizde hakikat ipi var,fakat biz onun ile ne yapıyoruz?"

Hiç uzağa gitmeye gerek yok! Dünyada en yakınımız olan eşimize çıkarlarımız için tuzaklar kuran biri miyiz?
Bakın kardeşlerim bu konu ipek kadar hassas bir o kadar da ciddi bir meseledir.İnsan öyle bir tuzak kurma evinde doğmuştur da oranın tuzak hastalığı nefse sinmiştir sinsice ve masumca.
Yaptığını,içinde kurduğu sinsi tuzakları masum gösteren!

"Ya ne olacak ki?Böyle yapmazsam o da benim istediklerimi yapmıyor!Şundan geri kalıyorum,o da eve doğru dürüst bakmıyor"gibi...
Ayrıca insan tuzak sistemini bünyesine sindirerek yuva etmişse evlatlarına da masum zannettiği tuzaklar örer,kurgular,
"Ne yapayım yemek yemiyor,okulu sevmiyor,sözümü dinlemiyor vs"duyguları hazırladığı tuzağı masum gösterir kendine.
Çocuk da maalesef masum istekleri için tuzak örmeyi öğrenir,masumca, bilmez yaptığını sadece isteğine odaklıdır,alışmıştır,ne ile sonuçlanacağını kestiremez,bazen tuzağı korkusundan da kurar,en başta annesine babasına hazırlar bu tuzakları,sonra kardeşlerine ve Ankebut evinde örümcekler zaman ile birbirlerini yemeye başlar."Sen bana şunu yaptın sen bana bunu yaptın!" İntikam duyguları yer bitirir.
Bu örümcekler kendi evinde de dışarıda da öyle güvenilmez olur ki kurduğu en masum gibi tuzaklarla insanlar ondan kaçar.Onun tuzağına en çokta günahta ısrar eden sinekler düşer,yani fasıklar. Maalesef masumlar da düşer.
En basitini anlatmaya çalıştım kardeşlerim yoksa mesele kainatta ne kadar tuzak modeli ve örümcek çeşidi varsa o kadar geniştir.
Biz en önce kendi gönül dünyamızda /kini temizleyelim.Her insan kendini ve kapısının önünü temizlerse zaten bütün dünya temiz olur.
"Sen bana şunu yaptın!" Kafasını, Allah'ın kopmaz ipi ile değiştirelim,değiştirelim ki kendimizi bulalım,kelebek kanatlarına kavuşalım.
Rabbimiz; bizi kendine kul etmek istemesi ile bizi bu tuzaklardan kurtarmak ister.
Böyle Muazzam Allah'a kul olunmaz mı?

İNSANLAR ALLAH'TAN BAŞKA HER ŞEYE KULLUK ETTİKÇE ANKEBUTLAR HER YERDE...
İNSANLIK ALLAH'TAN KAÇTIKÇA KENDİ NEFSİNİ EJDERHA EDİYOR.,EJDERHALARA YEM OLUYOR.

Fakat ejderha tuzaklara düşen,tuzakları fark eden hak isteyen yüreklerde de büyüyor.Batıl gördüğü herşeyi yutmak isteyen bir ejderha.Zulümü gördükçe içinde alev alev yanan ejderha!
Musa (a.s)Ejderi gibi! Batılı yutan!
 Firavun'un göz boyayıcı ejderleri ise sadece halkı korkutup sindirmek için bir gösteri,tuzak.

Musa(a.s),halkı insanlığından çıkaran bu kula kulluğun nasıl bir zulüm ürettiğini bilendi.Allah'a bağlanmayan insanın nasıl gölgeleri dahi canavar zannedecek hale geldiğini görüyordu.Bunun yangını içinde taşıyordu.Rabbi ona:

"Firavun'a gidin,çünkü o gerçekten azdı.
Varın da ona yumuşak söz söyleyin;olur ki öğüt dinler,yahut korkar."(TâHâ suresi 43 44.ayet)dedi.

Firavun'un anladığı görülmemiş.Görülmesi de çok zor.İstersen yumuşak bir dille söyle;"Sen de kimsin be?"aşağılaması yersin!
Bizim oralarda anlamayana"aynamaz,aynamaz"derler.'Aynamaz'Yüzü namaz da yok ki anlasın gibi.Yani doğrulukta,yani doğruluğa...Aynasa yüzü nurlancak,sessini alçatacak,tevazu giyinecek...

Ay-na-yan-lar aynayı görenlerdir.Aynanın aksettirdiğini bilenlerdir.Çünkü kendini bilen ne yaptığını bilendir.
Her insanın içinde büyüttüğü yılanı vardır biri hak için büyütür asa eder yürür kimi ejderini yakan yıkan eder.Ben diyen öyle kördür ki ,her sesten korkar alevini saçar...

'Ay-na-yan-lar' kelimesini bilerek heceledim ki kardeşlerim,kelime hatası gibi okunmasın diye.

Rabbimiz Firavunun anlamayacak olan olduğunu bilir,fakat biz bilmeyiz.Firavun gibi zulüm edene sert konuşulsa kızarız " Belki yumuşak bir dille konuşsaydın anlardı" deriz.Anlayabilmesi için körelen kalbinin açılması gerekir.O tuzak kurucu olduğu sürece,ben ihtirasları ile,kendinden başka hiç bir şeyi duymayan olur.Vicdanı ancak başkasının halini duyduğu zaman yeniden seslenir.Aklı zehir gibi bulduğunu zehireyecek yılana dönmüş,nasıl ağısını kusmadan kendini bulacak?

Firavun,Karun,Haman üçlemesi doğru istikametin üzerine çöreklenmiş tuzak kurma sistemi,hakikat ipini dahi tuzak örgüsü yapıyor.
Bir anne temizlik için ayağa kalktığında,ev yerinden oynar,sonra eline bir uzun değnek alır.Örümcek evlerini o değnek ile bir çırpıda temizler.Ne kadar sık temizlerse evi o kadar temiz kalır.

Tuzak evlerinden korunmamızın sırrı da budur.Her boşluğa ağ atan,doğru durakların önüne set olan,doğru yolu sağına soluna yerleşen bu evlerden korunmanın tek çaresi sürekli kendimizi temiz tutmaktır.Yani kalbimizi de,aklımızı da temiz tutmak,aynı anne gibi düzenli köşeye bucağa kaçmış tuzak evi var mı bakmak hem aklımıza hem kalbimize.Varsa hemen tuzak evi hakikat değneği ile temizlemek.İşte o zaman o değnek batlı yutan olur.İçimizde hak için yanan ejderin dili olur.

Bütün dünyanın akleden bir kalbe ihtiyacı vardır.Dünya son saate kadar azap üstüne azap yaşayacak.Bu azap ki kendi yaptıkları yüzünden başlarına geliyor.

Dedik ya çocuklar masumca öğrenir tuzak kurmayı,arzuları için,cezalandırılmayayım diye.
Maalesef bunu aileler,çevre yapıyor.Korkutularak büyütülen çocuk gizlemeyi öğreniyor,iftira atmayı öğreniyor,canı acır korkusu ile gizleyecek tuzak fikirler üretiyor,yalana başvuruyor,tedavi edilmedikçe de sinsice yılana dönüyor,kendinin firavunu oluyor.
Zaman ile kalbinde Allah'ın nuru olan merhamet,sevgi duygusu köreliyor.O köreldikçe sadece aklı ile nefsinin peşine koşmak canavarlaştırıyor.Her türlü hain planları örgülemeyi öğreniyor.
Biz bu körelmenin alametlerini fark edene kadar çoğu zaman iş işten geçmiş oluyor.Kendi ellerimiz ile dünyaya bir zalim yetiştirmiş oluyoruz.

Kalp Allah'ın yüce esmalarının ışıldadığı merkezdir.Kalbi ile hareket etmeyi unutmak dünyanın güneşsiz,susuz,topraksız adeta bir taş gibi olmasına benzer.O taş ki boşlukta ne yaptığını bilmeyen bir meteor gibi sürüklenir,yanar,yandıkça yakar.

Bebekler kalplerinde Allah'ın bu en güzel isimlerinin cıvıltısı ile doğar.Tebessümleri ondandır,annesinin şefkatini kalbi ile duyar.Bunu koruyabilmek aile ve çevreye düşer.Bananecilik,şımarıklık,korku duvarları hep bu duyarlılığı kaybettiren etkenlerdir.
Sosyal medyada bir  kardeşimiz aklı kullanma ile ilgili resim paylaşılmış,güzel düşündürücü bir resim fakat en önemli olan resimde fiş bağlantısı unutulmuş.Resime yaptığımız yorumları aynen sizinle de paylaşmak istedim.





Kalp ile düşünmeyi köreltmek bir afet olduğu gibi aklı da köreltmek de afettir.Karküreyici aileler olur hani,bu konu çok konuşulur günümüzde,aileler o kadar çok çocuğun aklı konumuna girer ki ondan önce konuşur,cevap verir,düşünür,düşünmesine dahi fırsat vermez,aklını dahi nasıl kullanabileceğini ellerinden alır.Onun onurunu koruduğunu zanneder,onun önünde ki her engeli o daha emeklemeden kaldırır.Bu konu ile ilgili paylaşım ve yorumlarımızı da sizin ile paylaşıyorum.




Nesillerimizi nasıl bir körlüğe sürüklediğimizin farkında olmaya başladık fakat iş işten geçmeden,o kör kuyunun içinde kalan yavrularımızı ilk önce akleden bir kalbi olduğun farkına varması için çaba göstermeliyiz.

Bu hataları neden yaptık biz bunu sorgulamamız gerekiyor?Çocuğumuz itibarlı olsun derken en çok kendi itibarımızın mı derdine düştük?O çocuk yaramaz olmasın,dökmesin,saçmasın!Peki çocuk ne zaman çocuk olacak? Çocuk olmak döke saça ,yalpalaya yalpalaya ,düşe düşe akletmeyi,aklı kullanmayı,kalbi ile düşünmeyi öğrenmektir.
Biz de her şeyde birilerinin elimizi tutmasını,birilerinin önümüzü açmasını bekliyorsak acilen kalkıp akıl fişini takmamız gerek,eğer akıl fişini takmış da bizden başka canlıları göremiyor sadece kendimizi bilen,kendimiz için yaşayan hatta nefsi için tuzaklar kurmaya başlayan bir hale gelmişsek  kalp fişimiz noksandır.Kalbi ile düşünemeyen,düşünmek istemeyen karanlığa mahkum olur.Körleşen tuzak kuranların tuzağına hiç fark etmeden düşer.Akıl ve nefs demek sadece arzuları için yaşamaya benzer.Bir damla kan emmek için çıldıran bir canavara dönüşür,bu sivrisinek gibi de olsa,hatta daha da küçük.
Akıl fişi olup da kalp fişi olmayan tuzak kurucu olur.Örümceğin binbir hali gibi,vahşi hayvanların hali gibi...
Kalp fişi takılı olup da akıl fişini unutanlar,kullanmayanlar da ne yazık ki masum canlılar gibi bir bir tuzaklara düşer.
Sadece aklı ile düşünen gerçeklere hakkı ile vakıf olamaz,çünkü o kalbinde ki vicdan,merhamet,sevgi ışığının üzerini örtmüş sesini kesmiştir.
Sadece kendi sesini duyan,kendi için yaşamak kör ve sağırlık haline neden olur.Her ikisi beraber yani.Empati kuralım hem körüz hem de sağır,yani sadece kendi kendimizleyizdir.Bir karanlık boşlukta.Sadece yine duyacağımız sıcak soğuk dokunuşlardır.Yani sıcak,soğuk,sert,yumuşak dokunuşlar ile uyanır ve başka varlıklarında olduğunu hissederiz,Kalp açılmaya başlar,anlamaya,idrak etmeye başlar.Gören kişinin gördüklerini kör bir insan göremez fakat kör olanın gördüğünü de zahiri gören kişi göremez.Birbirimiz anlamaya çalışmak zorundayız bu da ancak akleden bir kalp ile olur.

Körelmiş kalbin duyması yeniden Allah için kıyam etme ile başlar.En başta  bizim gibi olmayanların halini anlamaya çalışarak kalp yenide kaybettiği duyguları duymaya başlar.Bu konu ile ilgili sosyal medyada paylaştığım yazımı da burada sizin için paylaşıyorum.

"Sultanı'nı evde koy!
Bir tebdil-i kıyafet giy!Giyki senden başka alemleri kalbinden duyasın!"






Aniden gelen sağnak yağmurlar olur,şaşırır ve ıslanırsın.
Hâlbuki sen o gün güneşliktin.
Belli ki bir canın yüreğine acı düştü.
Acı mı?Acı dağılır.Sonra toplanır duyanların kalbine.
Sadrı yarılır,akar,tutamaz...
"Şerh şerh yarılmışsa göğümüz,
feryat,feryat!
Bir kıyamet alameti besbelli!
Ey! İnşirah isteyen ruh,sırtında gıcırdayan yük,acıtırken seni,
son saati bekleme!
Andaki kıyamete bak!
Zorluğa göğüs ger! Kalk,yürü,yaptığın işin en iyisini yap!Giy tebdil-i kıyafet,çık sarayından,sultanını evinde bırak!
Bırak ki senden başka alemleri kalbinle duyasın!
Rezidanslar olmuş büyük saraylar,içinde gezer küçük büyük sultanlar.
Bir kalk tebdil-i kıyafet giy! Gündüz güneşte oturanı gece evinde gör!
Yok mu tebdil-i kıyafetin!
Sultanın hiç eski kıyafeti olur mu demi!Bir giydiğini bir daha giymek ar gelir demi!
Bit pazarına gitmene gerek yok!Sen birinci el al! Halk pazarına git! Orada yünlü zooor bulunur,has pamuk helemele,naylon bool!Yazın yakar,kışın işte,hemen ağzı gözü kayar.Bir de marka etiket basmazlar mı?Yüz karası.
Sultanım seni tanıyan olmaz merak etme!Senin yarenler pek bu civara uğramaz.Sen boşver onları tebdil-i kıyafet giy,giy ki!Unuttuğun bir kalbin var duyasın...
Acı ama gerçek
Önce kendi nefsime dedim.
Kalbi ile düşünemeyen körü körüne yaşar."

Ne yazık ki taleplerimiz toplumu şekillendirir.Çok pahalı şeyleri istemek,itibarı onlarda aramak körlüktür ve insanı laylaylom yaşatıyor görünse de içsel bir çöküşe neden olur.
Çok ucuz şeyleri talep etmek de önümüze adinin adisi malların sunulmasına neden olur.Biz hem kaliteli hem de hakkı olan fiyati istediğimiz zaman  denge bulunur.Sınıf farkı ortadan kalkar.İyilik yapmak insanın kendine iyiliğidir,en başta kalbi diri ve uyanık kalır,vicdanı susmaz,merhameti ışıl ışıl eder,bir Muhammedi(s.a.v)nura bürünür.Yusuf(a.s)güzelliğine.İyilik sadece maddi zenginliği olan için değildir.Allah her insanı cevherler ile donatmıştır.Kahvehanelerde,çay ocağında uzun uzun demlenirken,okey oynamak yerine bir patik alıp örmek bir bebeğin ayağını ısıtırken,örenin de aslında kalbini ısıtır.Uyanalım kardeşlerim hepimizde bir  Süleyman cevheri vardır.Rahman ve Rahim Allah isimi ile yürüyecek.Yeter ki nefsimize hakim olabilmeyi öğrenmek için karıncayı duyacak kalbe kavuşalım,bakın karıncalar hep sesleniyor.

Bebeklerin ayaklarına çorap örmeyi,giymeyi öğreninceye kadar biz çorap örelim onlara,çorap giymeyi,örmeyi de öğrenmesine izin verelim,çorabı olmayanların halini  bilmesini de !Ey dost,canım dost!Dosta varalım Dosta! Eşi benzeri,dengi olmayan Rahmeti sonsuz olana!Ona vardığımızda utanmayacak bir yüzümüz olsun!Ey Dost canım Dost halil et bizi!Muhammed(s.av)nuru kabimizde filizlensin!ONUR'la Kendine kavuştur bizi!Huzur ile varalım Huzuruna Ya Hu!

Süleyman(a.s)karıncayı görmedi.
Karınca Süleyman'ı gördü.
Süleyman (a.s) karıncayı bilmiyordu.
Karınca Süleyman'ı biliyordu.
Süleyman karıncayı görünce nefsini bildi.
Süleyman(a.s)kalbi ile akledendi.Bu nedenle başka alemlerin dillerini duyacak kalbe kavuşturuldu.
Firavun sadece aklı ile duydu,boğulurken hakikate şahit olup Allah'a inandım dedi.Fakat iş işten geçmişti.Nefesi yoktu alemin kalbini duymaya,akleden bir kalp ile iyi ve erdemli işler yapmaya!Kendine verilen süre bitmişti.Allah'a iman ettim demek yetmiyor yani,iman ettikten sonra da sapmadan sadıklar olarak hakkı,sabrı ve salih işler üretmeye çabamız olmalı.


Akleden bir kalbimiz olmaz ise her rüzgarda körü körüne savrulur gideriz.Bize sunulan gözboyacılıklarına aldanır,eğlence günleri ile oyalanırız.Dünyada kızıl kıyamet olsa onun sadece seyircisi,ah!vah!cısı olur,kendi sarayımızın içinden başka yere vurdum duymaz oluruz.Duymadıkça doyumsuzluk hastalığına yakalanırız.Bir öğün yediğimizi ikinci öğün yemek istemeyiz,daha,daha çok,daha güzel...daha,daha,dahalar bitmez.Sürekli yemek bıktırır,yediğinden zevk duymamaya neden olur.Zevk duymadıkça da daha farklısı daha zengini arandıkça aranır.Oruç tutan insan en beğenmediği yemeğe dahi iştah duyar.Oruç insanı yeniden hayata döndürür,canavar gibi çoğaltmayı değil paylaşmayı öğretir.Oruç tutarak mutsuzluk,tatminsizlik hastalığından kurtulacak erdem buluruz.Oruç akletmeyi,kalp ile duymayı düşünmeyi öğretir.

Yok bildiğimizi okur,bir tebdil-i kıyafet giyip alemin kalbini kalbimizden duymaz,düşünmez,çözüm üretmez paylaşmaz isek Süleyman kadar mirasımız olsa koynumuzda büyüttüğümüz o minnacık nefsimiz o serveti tüketir,o tahtta kala kala bir ceset kalır.Yapıp ettikleri savrulur gider.

Babalar hak rızık için yollara düştü ise anneler biz günlerde kendimizi şımartan olmayalım.Örgütlenmeye,derneklenmeye dahi gerek yok,mahalenizde ki gizli çaresizleri bulun,muhtarlar aracılığı ile gidin,onları sözleriniz ve kıyafetleriniz ile aşağılamayın,onlar size ikram yaparsa yiyin,onları kalbi incedir memnun olurlar,Tebdil'i kıyafetle gidin Süleyman elbiseniz evinizde kalsın,kalsın ki onları kalplerinden duyasınız!

Kermesler de satış derdine düşmek yerine,hazır müşteri o Allah'ın azarlamayın,kahretmeyin dediği yetimler,miskinlerdir! Evinden barkından kopmuş nice canlar siz yapraklanıp çiçek açıyorken onlar  kendilerini güneşten koruyacak siper bile bulamadı.

Muhtarlar aracılığı ile gidin o hazır müşterilere ,günlerinizde ki gibi beraber yiyin için gülün söyleyin.Allah'ın rızası bundadır,müşteri burada Allah'tır.Müşterisi Allah olan işini hakkı ile yapar.Çünkü O alemlerin Rabbi en hakk olanı talep eder,çürük olmayanı,gönül incitmeyeni!
Hakkın talebini gözetip yaptıkça o belde en güvenilir belde olur.Ahsen-i takvim'de yürür.

Bakın bir anne ayağa kalktı mı bir ev mis olur.Kendimizi küçük görmeyelim,küçük görülen dertlerde,hatalar da büyür,küçük iyiliklerde bire binler veren ağaç olur.İncir buna şahittir,zeytin de...

Hatırlıyorum birgün bir restoranın bahçesinde yemekteyiz evladımla.Bizim üç metre gibi uzağımızda trafik yoğun,ışıklar var.Bir bayanın arabası ışıklarda istop etti.Yanından geçen garsondan yardım istedi.Garson yardım getirecekmiş gibi sesini çıkarmadan restorana girdi.Kadının arabasının arkası araba doluyor kornaya basan basana.Ben minyon yapılı anne kalktım ne yapayım en azından küçük de olsa iterim dedim.
Arabanın sahibi kadın,"Nasıl iteceksiniz,olmaz!"dedi."Bir deneyelim."dedim.Arabayı çalıştırdı ben de var gücüm ile itmeye çalıştım.
O! Bizim masanın yanında ki  erkek turist gurup ayaklanıp yardıma gelmez mi!Onların itmesi ile benim elim havada ve orada kaldım.Çok güzel bir andı.Trafik açılmıştı kardeşlerim.
Bunu niye anlattım.İşte o ülkemizin başına gelen hazin olay,15 temmuz gecesi annelerimiz o sahalardaydı,zayıftılar fakat onların iman dolu yüreği zalime karşı ebabil kanatları takmıştı.Onlar belki olmasaydı.Erkekler bir güç hissedemeyecekti.Bir kadın ayağa kalmış ise bir erkek nasıl yüreksiz olurdu.

İmtahanımız son nefesimize kadar...küçük şeyler büyür,gözle göremediğimiz kadar dahi olsa...Bizde bir zamanlar gözle görülmezdik fakat alametleri karrnına düşer.Zaman ile herkesin şahit olacağı şekle girer.
Allah her şeyi hak ve hikmetle yaratmıştır,hiç bir kusur ve eksik yoktur.Biz akleden bir kalp ile Kur'an rehberinden süzersek düşüncelerimizi doğru istikamete ciddi bir niyete girmiş oluruz.Yolu veren Allah,yolu açan Allah,başarıyı veren Allah,biz yeter ki gereği gibi ayetlere iman edelim.Allah'ın sarsılmaz Kur'an ipinden sıkıca tutunalım,akleden kalp ile...Allah'ın Rahmeti ile inşallah bir tohumun toprağın kara bağrından filizlenmesi gibi hakikate,nura uyanalım.
Bir fidanın büyümesi gibi Kur'an hakikatleri bize açılacak hak ve batılı ayıracak Furkan verilecektir,yeter ki haktan şaşmayalım,bir fidana can suyu nasıl haksa işte o sorumluluktur,işte o doğruluk azmidir.O zaman sağımızda solumuzda ne kadar örümcek gezse biz yinede çiçeğimizi açarız.
Ve şu kesinlikle unutulmamalı ki insan bolluk ve darlık ile de sınavdadır.İnsan bir tohumun yarılıp karanlıkların içinde hakikat ile yürümesi gibi ahsen-i takvim üzere olabilir,fakat o güzellik büyüdüğü gibi yenide sonbahar ayında meyvelerini tüketmiş,yapraklarını savurmuş hale dönebilir.Yere düşmüş her yaprak,meyve esfel-i safilini temsil eder.Çürümeyi!Fakat elinde avucunda hiçbir şey kalmadığı halde yine toprak olup yeniden ahsen-i takvim için çabalayanlar,bir zeytin,incir çekirdeği gibi yine o güzelliğe kavuşur.Sınavımız bir dönence gibi son nefese kadar sürer,Esfel-i safilinde olup da umudunu güzellikten kesen,toprağa karışmayan ancak bir posa olur.

Tin suresinden sonra bir Alak suresi gelir,muazzam bir şekilde.Eğer o bir tohum gibi uyuyan isek,hakikat ipinden tutunarak uyuşukluğumuzdan kalkıp,okumamız,bağ kurmamız,yaratılmış her şey ile Allah namına alaka kurmamız,Allah ismi ile okumamız,ilgilenmemiz isteniyor.

O zaman secde et ve yaklaş,namaz kılmanı istemeyenlere aldırmadan,o zaman tohumun göğe kavuşması gibi bir asra bedel kadrini bulacaksın.Alemin kalbini kalbinde duyacaksın.Kur'an ipi ile göğün yarılacak hakikate uyanacaksın!

"Sultanı'nı evde koy!
Bir tebdil-i kıyafet giy!
Giyki senden başka alemleri kalbinden duyasın!"
Ben bu sözü niye ettim?Yaşamadığım bir şeyi demedim.
Eğer Nasrettin hocanın işinin tersini yaparsanız,alemin kalbini görürsünüz.Hani kürk giyip gitmişti davete.Sonra da ye kürküm ye!demişti.İşte onun tersi.Sultan elbiselerimizi çıkarıp halk pazarından giyinip çıkın,sonra mağazalara gidin bu kıyafetle,sonra bir parka hatta bir yere çömelin oturun, hatta sizi hep zengin sofralarda ağırlayan dostlarınıza gidin,bakalım kalbiniz neler duyacak?Duymuyorsa duyana kadar çıkarmayın hatta duyduktan sonra da unutmamak için göz önüne koyun!
Atasözümüzdür hani:Tok açın halinden ne anlar.

Allah'ım iman ettikten sonra bizi imanımızda ciddi kıl,imanı ile salih işler yapmamızı lütfet.Sen Rauf-ur Rahim'sin.Amin
                                                         ikra ela
                                                        twitter @ElaIKRA
                                                        instegram @ikraela

Konu farklı boyutlardan okumalar ile blogumda vardır isteklisine.'İpeğin esareti.Ankebut/Dişi örümcek)suresi' başlıkları ile...

0 yorum:

Yorum Gönder