Perşembe, Haziran 12, 2014 By: Oku Arz

BAKARA SURESİ VE İNEK ile bize ne anlatılmak isteniyor?



Süt Uyuyunca


İÇİMİZDEKİ BUZAĞI MI DİRİLDİ?NEDİR BU HALİMİZ?
Rahman ve Rahim Allah'ın adı ile ''O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.''
         Bakara suresi 2.ayet 

 Hz Adem ve eşi dokunmaması gerekene dokunduğu için masumiyet cennetinden çıkarıldı. Arzuları, merakları yaklaştırmıştı o dokunmamaları gerekene.
Olgunlaşmamış nefs çocuk gibidir.
Oyun oynamak, yemek içmek, eğlenmek ve sevilmek ister. Dokunmaması gereken şeyleri algılayamaz.
Ne zaman ki dokunduğu şeylerin kendini yaktığını fark ederse ona bir daha dokunmaz.
Mesela ; Bebek sıcak bir sobaya dokunmaması  için önce ikaz edilir sonra korkutulur yine olmuyorsa çok sıcak olmayan, sanki eli hafif sinek ısırığı gibi az acı duyacağı kadar dokundurulur.
Acıyı hisseden bebek bir daha o çaydanlığa yaklaşmaz.
Belki de ilk acı günahımız sinek ısırığı gibidir. Bir sinek ısırığı ile dokunmamamız gerekeni öğrenelim diye. Fakat bu ısırıktan anlamayanlar, terk etmeyenler yılana döner, yılan gibi ısırır.
 Bir ömür çocuk nefsi kalanlar canları yanmadıkça gözlerini neye dikseler ona dokunmak ve sahip olmak isterler.
Çocuk nefsli kaldıkça da bir ömür ellerine geçirdiklerini ağızlarına götürürler. Isırır atarlar, beğenmez tükürürler. Ellerine geçince şımarırlar, geçmeyince küser mızmızlanırlar.
 Bu olgunlaşmamış nefse kolayca hastalıklar aşamalı olarak bulaşır, oluşur.
Hastalıklar ya nesilden ne sile aktarma ile ortaya çıkar ya da sonradan olur veya bir başkasından bulaşır.
Dünyaya yeni gelen bir nefs hastalıklı nefslerin içinde doğmuş ise o hastalıklı ortamda hastalığın bulaşma ihtimali çok yüksektir. Böyle bir nefs o hastalıklı hayatı önce normal olması gereken bir hayat zanneder. Aklı yetmeye başlayıp bir çok pisliği de görüp,yaşayıp 
''Hayır!İnsan böyle olamaz!Bana anlatılan Rab böyle olamaz! Allah var mıdır? Allah zalim bir Allah mıdır?'gibi soruları kendi kendine ve çevresine sormaya başlar.
Bu nefsin hastalığına direnç gösterme halidir. Ne kadar direnç gösterilirse o kadar ateş yükselir. Hayaller görülebilir. Hastalıkları tanımaya başlayıp gereği yapıldığı zaman bağışıklık sistemi kuvvetlenir.
 İnsan  doğru yolu aramadıkça ,nefsine bulaşabilecek hastalıkları tanımadıkça ve tanımak istemedikçe nefs hastalanır. Bu kişi hastalığının farkında dahi olmaz. Hasta olduğunu söyleyen olsa inanmaz. Kendi kendine zulmettiğini bir türlü anlamaz. İnsan fıtratından uzaklaşarak sapkınlığa gittiğini anlayamaz.

''İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.''
                                                                    Bakara suresi 16.ayet

Genetik hastalığı olan bir insan ya taşıyıcı ya bulaştırıcı  ya da sadece hastalığı kendi yaşayandır.
Genetik hastalıklarımız dahi Rabb'imiz Alim Allah'tan hatırlatmadır.
Genetik hastalıklar bize derki;
''Nesilden nesile geçen nefs hastalıkları vardır, bunları tanı ve tedavi yollarını ara, yoksa bu hastalıklar senin neslini yok eder.Kaybedilmiş her nesil senin vebalindir.''
Sonradan olan hastalıklarda ise kişi ya iyi temizlenmemiştir ya dengeli ,temiz beslenmiyordur. Ya da grip gibi yakın temas ile bulaşan nefs hastalıkları vardır.
Bağışıklık sistemini güçlendirmeyen, neslinden geçebilecek hastalıkları araştırmayan, önlemini almayan aynen bu biyolojik bedenimiz gibi nefsini de hastalıklara açık eder.
Hastalıkların bulaşma sebepleri de hep haykırır:
''Ey insan nefsini kurtarmak senin elinde bunca vücudunda olabilecek dertler sen hatırlayasın diyedir. İnsan fıtratına dön ki nefsin sende kalsın. 
 Nefsin aceleci ve cahildir unutma, ziyan eder kendini''
Kur'an-ı Kerim nefsimizi ve nefsimizin hastalıklarını bize tanıtarak bizim bağışıklık sistemimizi de korur

 Eti, sütü, derisi ve gübresi ile bizlere hizmet eden inek, ibretlik tarafı ile de bizlere inek nefsi hastalığını  haykırır?
  İnek emre itaatkârdır. Çok nadiren itaat etmekden kaçanlar vardır. Boğa cinsleri saçma sapan bir şeyden bile çabucak kızdırılabilir. İneğin yemini, suyunu vaktinde verirsen, gerekli bakımını da yaparsan sesiz sakindir, tıpkı bir fabrika gibi üretir. İhtiyaçlarını karşılamaz isen işte o zaman bağırdıkça bağırır.
 İnek nefsi hastalığı taşımak bön,bön baktırır dünyaya sadece kendi nefsi için çalışır, yer bitirir ne varsa.
O inek ki doymak bilmez nefsi için kendinin kullanılmasına  izin verir. ’’Benim nefsimin isteklerini boş koymadığın sürece beni istediğin kadar sağa bilirsin ‘’der.
İneği sağan da der ki ’’Ben seni sağarım, nefsinin isteklerini de sütün bitince bir daha yedirmem, Seni ya kurban ederim ya da kurban pazarında pazarlarım’’
Biz ineği besleyip faydalanırken aslında bu durumun görsel hatırlatma yanını da öğreniriz. İnek kendine verilmiş görevi hakkı ile yapar biz ineği sağarken içimizdeki niyetler ve yaptıklarımız nelerdir,acaba daha çok kazanmak için hile yapıyor muyuz? Hayvanın hastalığı var mı yok mu  araştırıp dikkat ediyor muyuz? İnsanlara zararlı olup olmaması bizim için önemli değil mi? Biz sadece kesemizi mi düşünüyoruz?
 Halk dilinde hani şöyle bir söz vardır.' 'Bir inek bulduk sağalım'' Bunu düşünen de  tabii ki tilki nefsi hastalığı vardır. Tilkilik düşünen diller döker inek gibi verimli olanı gördüğünde. İnek gibi verimli olan kişi ve ya kuruluşlarda olabilir. Bu verimli kuruluşlar ve ya kişide nefsin hastalıkları mevcut ise o da ondan faydalanabilmek için onun dili ile biraz kendisinden faydalanmasına izin verir.
Her insana inek nefsi hastalığı çok kolay bulaşabilir. İnek nefsli ortamlarda yaşıyor ve onlardan besleniyorsa o hastalıklara her an yakalanabilir. Hastalıktan kurtulmak gibi bir çabası da olmaz ise o kişinin hastalık kolay yayılır. Böylece toplum inek nefsli hale gelir.
 İnek nefsli toplum doymak bilmez. Doymak bilmeyende de başka hastalıklar oluşmaya başlar. Doymak bilmeyen kan emicilerin, kan ile geçinenlerin eline düşer. 
Onlar kandan beslendikleri için Allah'ın emrettiği bağları kesip koparırlar, yeryüzünde ahlaki çökmeye sebep olurlar.
İnek nefsi hastalığı taşımak KURTLARA,AYILARA SOFRA AÇMAKTIR.

Doymak bilmeyen bir toplumun önüne küçük bir yem atsan  birbirlerine düşer. Bu nefsin tavuk hastalığıdır. Çok hızlı bulaşır, kırıp geçer bir çok tavuk nefsi hastalığı taşıyanlar ziyan olur.
Bu toplumda malı kapan kapanadır. Başlarında horoz hastalığı taşıyan da olur.''Bıg,bıg...bıg!''kendi yemez de güya yemi gösterir tavuklarına. Hâlbuki o yem atılmıştır ve onu tavuklar, hatta yeni yetişen civcivler de dahil çoktan birbirlerine düşmüşlerdir.
Tavuklar yemin peşine düşmekten bir o kadarda gözleri kör. Horoz çalımlı, canın istediğinin üzerine binen. Tavuk nefsi hastalığı olan biçare de gık edemez iradesini kullanamaz. Bir iş yapmaya görsün bir o kadarda çığırtkan.
Tabii ki  bu hayvanlar görevinin hakkını yapan boyun eğmişlerdir. Yüce Allah'ın cömertliği ile hem beslenelim hem de ayetlerden öğütler okuyalım diye.
Her kes ömründe bir defa olsun tavuk nefsi hastalığına yakalanabilir. Fark edip insan fıtratını arayan insanlığını bulur. Aklını kullanmadığından fark etmeyen ise kendine binenlerden bıkıp başka ahırlara, vahşi ormana sokaklar dalarak yeni hastalıklara davetiye çıkarır.
ALLAH'A DÖNMEYEN İNSAN FITRATINA DÖNEMEZ
Nefsini tanıyamayan insan bu hastalıkları tanıyamadıkça bu hastalıklar olay ve şartlara göre şekilden şekle girer. İnsan olduğunu ve insan fıtratını koruması gerektiğini anlayana kadar.
Ben ki kardeşlerim korku kültürü ile büyütülen ve yıllarca her patırtıdan korkan kendini tavşan zanneden,yıllarca korktum! ''Beni yiyecekler, beni boğacaklar, beni kaçıracaklar, beni dövecekler!
Evet bunlar olurmuş. Bunların çoğunu yaşadık. Önümüze yem atıldı. Yedik!Kafese koyulduk!
-Benim istediğimde öteceksin! Ben istediğimde uçacaksın! Ne koyarsam önüne onu yiyeceksin!
Tavşansın, bir o kadar da özgür olduğunu iddia eden serçe, sevilmek isteyen bir o kadarda sıcak bir yuva arayan.
Seni bulan kedi nefsi hastalığı taşıyan ise offf oynar seninle! Hiç mi görmediniz serçe ile oynayan görsel haykırma!
Sen tavşansın ya! Doğruyu söyleme der. Sen söylemezsin onu insan zannedersin kimseye zarar gelmesin diye. O gider seni yalancı eder kendini doğru çıkarır. Ortada kalırsın. O böyle söylememi istedi desende nafile iş işten geçmiştir.
Ciğerine yara olur anlarsın iki yüzlüleri. Fıtratının farkına varırsın.
Yo  o..o böyle olmaz! Ben samimi davrandıkça bu beni parmağında oynatıyor. Artık yemin edersin. Kimsenin  Bu iki kanat ile gayret ettikçe uçacaksın.
 Hastalıklı nefsler kendi sazları ile oynatmak isterler ellerine düşenleri. Hani düğünlerde denir ya ''ben şu havada oynarım, ben de bu havaya ayak uyduramam' 'gibi
Yani her insanın zayıf bir noktası vardır. Nefsin hastalıkları tam olarak iyileştirilmiş olsa dahi uykuda olan buzağı nefsi uyanabilir. O buzağı kendi havası çalınınca dirilir ve oynamaya başlar. Oyun başlayınca diğer insanlardaki unutmuş oldukları ineğin buzağısı uyanır.
İnek nefsini kesip iyileşme içerisinde olan toplumda gizlice inek nefsi hastalığını besleyenler vardır. Bunlar hakkı bilse de gizleyenlerdir. Gizlerler çünkü önlerinden yemlerinin gideceğini düşünürler.
Yüce Allah bu ortamlarda dahi öz benliğini arayanlara rahmetini açar, yollar gösterir. Fakat nefs o kadar hastadır ki birden bire iyileşmesi zordur. Her başıboş kaldığında ve ya katığı azaldığında nankör olur daha çoğunu ister
Firavun inek nefsi hastalığını temsil eder. İnek nefsini büyütür ki istediği gibi sömüre bilsin. Kendini asla başkaları ile bir görmez. Başkaları ile aynı olmaktan kaçar. Kadınları fuhuşa sürükler, erkekleri fıtratlarından uzaklaştırarak öz benliklerini öldürür.

‘’Ey insan! Dünya' ya gözlerini açtığında bu hastalığa yakalanma olasılığın çok yüksektir. Çünkü nefsin çok zayıf ve bu dünyadaki güzelliklere karşıda bir o kadar şaşkın. Onun için gördükçe dokunmak ,tatmak istersin her gördüğünü. Pisi temizden ayıramazsın. Toplarsın yerdeki pislikleri de. Halbuki annen en güzel şekilde besler seni. Sana temiz olanı Rabbin nasip etmişken senin gözün hala her gördüğünde. Büyüdükçe öğrenirsin ayırt etmeyi. Bu sefer seçersin de yediklerini en temizlerini. Fakat nefsine ya annen ya çevren bir yerlerden bulaştırabilir inek nefsi hastalığını. İleride  inek nefsi hastalığından kurtulabilirsin fakat her  daim senin içinde onun yavrusu  uykudadır. O buzağıyı uyandırma! O buzağı senin nefsinin hastalığıdır hep uygun ortamı bekler doymak bilmez açlığını tatmin etmek için. O içimizde ki buzağıya hiç farkında olmadan hizmet ederiz sonra.
Doymak bilmez nefsin için kendini kullandırma, başkalarını da kullanma!
Doymak bilmek nefsin öyle sinsidir ki ulaşmak istediğinde emellerine, ulaşamadığı meraklarına seni alet eder. Sen kendini kullandırırsın merak ettiklerini görmek için ne yaptığını bilmez haylazlara. O haylazlar ki senin onları kullanmak istediğini anlamazlar hep uykuda sanırlar ,kullanmak isterler seni hayasızca! Sen uyanık olduğunu sezdirmedikçe o devam eder inek nefsine! Yer bitirir seni de sevdiğini de!

Hizmet ehli olmak için çalıştığında kendi çıkarın mı ön planda, yoksa yapabileceğin sorumlulukların farkında olarak faydalı olabilmek isteğin mi? Seçimin senin eline verilmiş. Her iki halde de kurbansın. Fakat tek farkla! Biri inek gibi doymaz nefsi için çalışır. Diğeri insan gibi nefsini kurban eder hak yoluna. Hak yolunda olan en güzel tohumlar saçar dünyaya, mükâfat olur kurban da ona.’’

.
Yüce Allah vahiylerini gönderir insana fakat o insan nefsi ki inek hastalığını öldürmediğinde içinde yavrusu olan buzağı büyür. O buzağının canlanması kendi kendimize yaptığımız bir kötülüktür. Bakara(İnek) suresi 49,50.51.52.53.54 ayetlere bak hep bunları anlatır.
''Gerçekten Musa size hakikatin tüm kanıtları ile gelmişti (ama) O'nun yokluğunda hemen (altın) buzağıya tapmaya başlamış ve böylece haince bir davranış içine girmiştiniz.''
                                                       Bakara suresi 92 ayet
Taha suresini de okursanız samimi olarak Allah'ın hoşnutluğu aranmayan yolda buzağı hastalığının nasıl içte saklı olduğunu görürüz. Hz Musa kendine inanlarla birlikte Firavundan kurtulduğunda neden Rabb'inin rızalığı için kavminden önce Allah'a kavuşmak için acele etti?

''Hem seni kavminden daha çabuk gelmeye sevkeden nedir, ey Musa?''
''Musa: «Onlar, benim izimin üzerindeler ve ben, hoşnut olasın diye, sana gelmekte acele ettim ey Rabbim!» dedi.''
                                   Taha suresi 83.84.ayet

Hz Musa Allah'ın rızalığını arıyor onun hoşnutluğu için acele ediyordu. Peki kavmi?
Onlar Hz.Musa'yı takip ediyorlardı. Firavunu terk ederken ağırlıkları, suçları onlara bir yük olmuştu(Taha 87.ayet.bak),bir o kadar da sabırsız ve bir o kadarda tek çeşit yemeğe katlanamayacaklarını söylüyorlardı(Bakara 61.ayet.bak.).
Hz.Musa'yı takip eden topluluğu eski hallerine döndüren sebep ne olabilirdi?
Tabii ki imanları henüz kalplerine işlemediği için; Allah rızalığını hissetmeden içlerindeki gizli buzağıya hizmet etmeleriydi. Bu sebepten kendilerine verilen nimetten usandılar ve daha çoğunu, çeşitlisini istediler. Onlar Allah'a değil Allah'ın vaadine koşmuşlardı. Sözlerinde durmadılar ve buzağı nefslerine kul olmaya geri döndüler. İçlerindeki tüketim canavarı uyanmıştı.
Firavunun adil olmayan sisteminden Hz Musa'yı takip ederek kurtulmuşlardı .Gerçekten Allah'ı aramış olsalardı kalplerindeki buzağı hastalığından da arınmış olacaklardı. Ne yazık ki onlar  nefslerinin peşine düşmüşlerdi ve Allah onların gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
Allah bizim yaptıklarımızı bize şahit kılar.
Bize ne oldu peki, Hz Muhammed ümmeti?
Bizde tek çeşitten sıkıldık değil mi?
''Benim soframda niye her çeşit yok''
Sınıf farkı bizde de olmalı değil mi?
Firavun, Karun. Haman ve aşağıdakiler...Kaliteli ürünler çok pahalı olmalı ki kazanma olanağı olmayanlar alamasın da biz üstün olalım. En parlak, en gösterişli, en ayrıcalıklı olalım! Aynı olmayalım, farkımız olsun... "Alt tabaka ile aynı kalite olunur mu?"
''Ya şu kıyafetimden sıkıldım, modası da geçmiş, çöpe mi atsam, hımm neyse şurada bir fakir vardı ona vereyim''
Gösterişli yemek masalarından arta kalanlar ev halkı tarafından tiksinilir yemeye. Fakir kardeşinin çocukları yesin diye artıklar toplanır bir tabağa verilir. Fakir kardeşi eski kıyafetleri istemese, bir de zoruna gider ''attığında lazım oluyor'' der...der..vs...vs...
Hı bir de o aşağıda denilen sınıfın içinde de kendi sınıfları var...onlarda aile içinde mahalle içinde bir birini aşağılayanları var.. Bazen zenginlikler için ihtirasla hakkı yapacaklarına bozgunculuk yaparlar. Kendi halkını, çıkarları için zehirlenmiş zehirlenmemiş umurlarında olmadan ektiğini dahi bozuk yapar. Şahidiz bunlara: "Ben evime ayrı domates ekerim, hiç satmak için ürettiklerimi aileme yedirir miyim!"der. Ve daha niceleri...insan şahittir buna hatta deniz, toprak da...insanın yaptığını hazmedemiyor. Balıklar kirden boğuluyor, toprak bin yıllar eritmeye çalışsa atılanları zor hazmedecek. Yok yok! Her halde bir alt üst olmak gerek...gelecek nesil bu gidişle gelmeyecek...

Evet biz buzağıya hizmet etmişiz, etmişiz ki bu haldeyiz. Bakara suresi ilk ayetleri ne ile başlar. Önce takvalı olacaksın ki hidayet öyle gelsin ve İNFAK....GÖNÜLDEN EN SEVDİKLERİNDEN,CANINDAN CİĞERİNDEN VERMEK,SEVMEDİĞİN ADİLERİNİ DEĞİL! BAKARA 267 AYETE BAK NE DİYOR!

Hz İbrahim'in rüyası içindeki buzağı nefsi hastalığını kes demektir. Çocuğunu değil! Hz İBRAHİM VE OĞLU BUNU BİLDİĞİNDEN BOYUN EĞDİ. O NEFSİN HASTALIĞINI KESMEK ZORLU İŞTİR GAYRET İSTER.ÖNCE TESLİM OLMAK SONRA ALLAH YOLUNDA ALLAH RIZASI İLE GAYRET ETMEK İLE OLUR.
Allah bizim nefsimizin ne kadar küçük olduğunu bildiği için doğru yola ulaşmak isteyenlere içinizdeki kötülüğü öldürün der. Öldürülmesi gereken nefs değil, nefse bulaşa buzağı hastalığıdır.
Allah bize daha büyük bir nefs verebilirdi diyenler olabilir?
Evet verebilirdi de biz daha bu küçük nefsimize dayanamazken büyük olanda herhalde yoğun bakımdan çıkamazdık. Dayanabilecek güçte olsaydık o zamanda insan olamazdık.
İnsan olduğunu fark eden o nefsin buzağı hastalığını kurban eder. Kurban bayramında ki kurban da işte bize bunu anlatır, semboldür, infaktır, dayanışmadır,
kendi nefsini tanımadır. Arafat(marifet) kavuşup hacı olsan dahi içindeki buzağıyı kesmedikçe gerisin geri dönersin ’’Ey insan içinde ki buzağı hastalığını öldür ki sende ki insan ortaya çıksın.
İçinde buzağı nefsini yaşatmak, kumar oynamaktır. Kumarda bir kazanan bir de kaybeden vardır. Kalk masadan! Bırak içindeki buzağıyı, dünyayı yese doymaz o! Sarhoş olmuşsun görmüyor musun? Yeme içme hırsına kapılmaktan, benim olsun, ben kazanacağım demekten, uyan! İçindeki buzağıya hizmet ediyorsun uyan!
Sen insan olma ile şereflenmiş varlık! İçindeki buzağıyı öldürmeden o insanlık hazinesi ortaya çıkmaz uyan!’’

Allah'ı arayan yükselir, İsra (gece yürüyüşüne)çıkar, görür her sokaktaki kirleri ,tövbe eder kendi günahlarına Berate (tövbeye) kavuşur. Tövbe etmek hatamızı bilmek, kabul etmek ve yapmamaya azmetmektir. Tövbeye kavuşan hilali bulur. Ramazandır bu hal. Ramazan bu halin maddi boyutudur. Mana boyutu özde yaşanır. Ramazanın soluğunu özde yaşayan kadr gecesini bulur. Kendini ararken kendini bulur. Fıtratını, insanlığını...Nur öyle iner ki yüreğine tam da bir ayet ile...
Anladım hak yolunda samimiyetle koşmayınca anlaşılmıyormuş.

ANLADIM DA... KOŞMAYA DEVAM !
ZEMZEM AKIYOR!KOŞ HACER GİBİ..!
NEFSİNİ KORU!
ZEMZEMİ ARA!
ŞİFAYI YAY!
İÇ O SUDAN HZ.EYÜP GİBİ

Güneşe direk bakan güneşi görebilir mi?
Araya sis koyan ışığı değil nesneyi görür.
Güneşin ışıklarının değdiği yerler bakanlar gerçekleri olduğu gibi görür.
Yüreğine nur inene bayram gelir. Bayram gelince ne olur kardeşlerim ,evler temizlenir, yenilenir kıyafetler. O ev kalbindir temizlenir, o kıyafet nefsindir yenilenir. Peki bayram gelirde iş biter mi hiç? Şimdi imtihan vakti. Aldığın ışığı ne kadar özümledin, ne kadar amele dönderdin, yeniden gerisin geriye dönecek misin?
Bu iş gayret ister, özveri ister ,bu işe adayan adanan Allah yoluna girer. Her sorumluluğunun hakkını verir hakkı yapar.
ALLAH AF DİLEYİP DOĞRU YOLU ARAYANA İMKANLAR TEKRAR TEKRAR VERİR.
Haddi aşan, dokunmaması  gerekene dokunan haram yiyenler maymun nefsi hastalığına yakalanır. Maymun nefsi hastalığını başka bir yayında yayınlayacağım.
Kevni ayetlerden okuyabildiğim kadarı ile anlatmaya çalıştım. İneğin bize ne anlattıklarını aklımızda tutarak bu bakış açısı ile kovulmuş şeytandan Allah'a sığınıp Rahman ve Rahim Allah'ın adı ile Fatiha kapısından girip duamızı yapıp sözlerimizi verip, hesap günün sahibinin Allah olduğunu idrak edip, ona kul olacağımıza söz verip, yalnız ondan isteyeceğimize ve doğru yola talip olup gazaba  ve azaba uğrayanların  değil nimetlendirilenlerin yolunu dileyip Bakara suresini okuyun İşte o zaman göz yaşlarınız mazlumların yüreğini yıkayacak.
YETİM PEYGAMBERİMİZİN YETİMLERİ HZ MUHAMMED NUR'UNU YAYACAK.
İşte ineğin yaptıkları, söyledikleri ve kendisi diriltti mi bizi! O yüreklere bir darp olur acıtır, ölü olanı diriltir.
                                      İkraEla@ElaIKRA

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Cok guzel yorumlamissiniz elinize yureginize saglik

Yorum Gönder