Pazar, Mayıs 20, 2018 By: Oku Arz

Vicdan



Bugün için hafıza ve dağınıkla ilgili tefekkürüm vardı, fakat 'vicdan'meselesi aklıma takılınca onun üzerine düşündüm:

"İnsan vicdanı sızlamasın diye mi iyilik yapar olur." dedim ve başladım. Fotoğrafda yayınladığım resim ve aşağıdaki tefekkürüm oluştu...

Biraz uzun kusura bakmayın.




İnsanın sadece kendi vicdanı sızlamasın diye iyilik yapması ne kadar doğrudur?

Vicdan, Rabbimizin bize doğru olanı hatırlatması için bizi gerektiğinde kıvrandıran,sızlatan memurudur.Bir nevi polistir.O polis bizden ayrı değil bizim öz fıtratımızda yazılı olandır. Fakat, o polis bizi kıvrandırmasın diye emniyet kemerini takıyorsak,o emniyet hakiki emniyet değildir.

Emniyet kemerini takmak ve o polisi dinlemek Allah'a güvenmemek değildir.Bilakis Allah'a güvenmektir.O kemerde poliste bir sebepdir.O sebebi kullanmak yemek yemeye de benzer."Bu dünyada ben aç yaşayabilirim."demek ne kadar hakikatsiz bir söz ise o da öyledir.Yemek yiyoruz diye de bu dünyada ebedi yaşamıyoruz değil mi?

Kazalar,hastalıklar var.Tedbirimizi almak Müdebbir Allah'a bağlanmaktır.O bağı asla koparmamak,Ona bağlanarak yaratılmışlarla bağ kurmalıyız.En başta ki bağımız O olmasa tüm bağlar sağlam,sahih olmaz.Vicdan polisi için değil Rabbimiz için sorumluluklarımızı yapmamız bize gerçek emniyeti hatta kendi nefsimizin yapabileceği kötülüklerden de korunmaktır.Eşimize kırılmış olabiliriz,kırıldık diye ona yemek hazırlamamazlık etmeyiz.Hazırlamasak o yorgun argın gelip yemekle uğraşmaz,aç yatar.Bu da bizim yirmi dört saat vicdanımızı sızlatır.Kendimize o sızıyı susturmak için polise söylendiği gibi"Onun suçu,onun suçu!" deriz.Ya da vicdanımız sızlamasın diye yemeğini hazırlar kenara çekiliriz.

Tamam içimizde ki polisi dinledik zaten onun görevi hatırlatmak fakat insan öyle anlar yaşar ki polis molis dinlemez.Yıkaaar,yakaar geçer.Bin pişmanlık içinde.
Halbuki Rabbi için iyilik yapan hale gelseydi affetmeyi ve tedbir almayı, kötülüğü iyilik ile savmayı öğrenecekti.Rabbimiz için iyilik yapmak bize verilmiş en muazzam iyiliktir. Rauf - ur Rahîm Vedûd Allah öyle keremi sonsuz ki zerre zerre bunu duymak muhteşem...Rabbimiz bizi sadece Senin için çalışan salihlerinden eyle.
Bebek nefsinde fıtri olarak vicdan vardır fakat bu vicdan bebeklikten çıkıp çocukluk evresine girince kötülüğün kötülük olduğunu anlayınca kötü olandan sakındıkça bir nur gibi vicdan kendini gösterir,açığa çıkar.Bu beyazın içinde siyah ipliği ayırt etmek gibidir.Çünkü çocuk için iyi kötü ayırımı yoktur sadece alışık olmadığı şeylere korku duyar.Yoksa merakı ile bir karıncayı eline alır,ezer.Ya da kardeşini tokatlar,itekler.Bu onun için vicdan meselesi değildir çünkü kötü olanı henüz fark edemediği için vicdan konuşmaz içinde. Vicdan içinde olsa da o onu anlayacak evrede değildir.Ona göre her şey güzeldir.Zarar verme duygusunu bilmez.Ne zaman zarar verme duygusunu anlar o zaman kendisine yapılanın başkasına da yapılınca zararlı olduğunu bilir.Bebekler pis temiz demeden ağızlarına ne varsa alırlar,kendi pisliklerini dahi temizleyebilmekten acizlerdir.Kademelerle süren hak ve batılı ayırt edecek yolculuktadırlar.Siyahı fark edince beyaz ayan olur, beyazı fark edince siyah ayan olur.



                        #şemssuresi
Bu durum gösteriyor ki o vicdan polisi de biziz, bizim iyiyi telkin etme ölçümüz.Rabbimizden biz doğru olanı seçebilelim diye verilen ışık/ ruh/ölçü diye biliriz.Nefsimizin beyaz yüzü,siyah yüzü kötülüğü telkin ederken beyaz yüzü iyiliği telkin ediyor.Bebek ilk safada kötülük nedir bilmeden beyazlık içindedir.Canı yana yana kötü olanı seçmeye başlar,üç dört yaşlarındayım evimizin kapısının önünde kardeşlerim ile oynarken yoldan ailesi ile geçen benden birkaç yaş büyük çocuk elinde ki plastik şişeyi direk gelip benim gözüme vurdu.Bayıldığımı hatırlıyorum. Ayrıca kendim de yine aynı yaşımdayken,bir vidayı taburenin üzerine çıkarak pirize soktum ve yine bayıldım. Bilinç altımda capcanlı fotoğraf ikisi de.

Şimdi bana vuran o çocuk vicdan azabı çekmedi bende pirize vida sokup bayıldım diye azap çekmedim.Çeken kim iyiyi kötüden ayırabilme nefsi taşıyanlar,beyazın içinde siyahı bulmuş, siyahın içinde beyazı fark etmiş vicdan ışığına kavuşarak renklere kavuşmuş olanlar.Artık onlar seçebilenlerdir.O iki olayda da muhtemelen iki annenin vicdanı sızlamıştır.

Pisi temizden ayıramayan bebeği ailesi ve çevresi bir nevi vicdan olarak tenkit ederler."O pis,o ö ö!,o kıh!o çıss!"Bebek anlamaz yine elini sürmeye çalışır,eli ne zaman yanar veya ağzı yanar ya da düşer böylece zararlı olanı anlamaya başlar.Bir o kadar da korkar. Kendine zarar verenler olunca o da zarar vermek ister.Fakat zaman ile kendine yapılmasını istemediği şeyleri yapmamaya başlar.Kurallar koyan vicdan polisi artık ayan beyandır.
     
   
 
Ya onu umursar ya da umursamamaya başlar.Nefsinin arzularının peşine takıldıkça artık yeniden o üç karanlığın içine girer vicdanın sesini yani kendine verilmiş doğruluk ölçüsünün sesini duyamaz,göremez,çook derinlerde duysa da kendine kılıflar uydurur kendine zulmeder.
Kendine zulmeden kişi zifiri bir karanlıkta olduğunu fark edip doğruluk sancısına girerse o siyahın içinde ki o beyaza yeniden kavuşturulur.Kur'an ile doğruluk sancısı olan kişi şaşmayacağı nura kavuşur.O nur ki nefsinin kendine ne vesvese verdiğini,vicdanın sesinin hangisi olduğunu, şeytanın sesini ve hem kendi içine birikmiş onca kalabalık anlamsız vesvese veren sesleri ve dışarıdan gelen vesveseleri ayırt eder hale gelir.Ayırt eden seçer en güzel olanı seçer,sırat-ı müstakimde sadece Allah için yapan olur,vicdan azabı çekmeyeyim diye dahi değil! Sadece Allah için, Onun rızasını kavuşmak için...
Hidayete kavuşturan Hâdî Allah Hû...Bir duhaya uyanmak gibi...
Rabbimiz bizi bağışla, unutur ve yanılırsak bizi bağışla Sen Ğafur - ur Rahîm'sin.
@ikraela

0 yorum:

Yorum Gönder