Pazartesi, Mayıs 29, 2017 By: Oku Arz

Halimizi gözden geçirelim!Şehr'i Ramazan içinde, #iftarlık #sahurluk



Mübarek Ramazan ayımız olsun da sahurluklarımız olmasın mı?
Sahurluk yazayım dedim.Çölde bir akışımız olacak inşaallah,uzun gelecek bize sefer,yakıcı kavurucu olacak, aşk ile olsun,olsunda seraplar ile avunmak değil,gerçek öz yurdumuzu buldursun.
Bir sefere çıkmak için halimizin nasıl olduğuna önce bakarız değil mi?
Bu nedenle instagram sayfamı ilk açtığım zamanlarda ki paylaşımım ile halimize nazar (bakış)edelim dedim.
Sayfamın yeni konuklarından derinde olanı merak edenler derine dalıp görmüştür belki bu paylaşımı mı?
İnsan suyu sever,su yükseldikçe hazineler de
kum da,kir de dibe çöker.Bu sosyal medyanın hali de böyle,nice derinlerde nice haller vardır bilinmez,canla giden neyi arıyorsa onu bulur.
Bende bizim için daldım ta... derindekilere,çeşit çeşit halimizi buldum.
Bakalım bu Ramazan halimizi ne ile d/okuyacağız.
Hak,adalet,merhamet dizeceğimiz çözgümüz hazır mı?
Tezgahın önünde olmasını istediğin motif tesadüf ile olmaz.Önce tezgahda ki motifi hayal eder sonra çözgüyü ona göre hazırlarsın.Hayatını Kur'an ile kurmaya niyetlenmişsen iplerini Rahman Rahim Allah'ın sana uzattığı hakikat ipi ile örersin.Rabbimizin esma-i Hüsnasından şulelenmiş nakışlar istersen kalbini sadece Ona bağlayarak örgülersin...
Tırtılın ipekten dokuduğu dünyası gibi binbir nakışa bezenirsin.
Halimiz nasıl şimdi bakalım!Haşir meydanında onurlu bir halimiz var mı?
Yoksa şimdi burada oNurlu yüzü bulmaya...halimizi temizleyerek,halimizi yeniden dokuyarak,düzelterek...Bismillah Hû...


    Kur'an'ın arapça yüzüne okumayı bilmeden yıllarca Ramazan içinde mealen okuyup bitirmelerim oldu.Ayrıca mealen yavaş ilerlediğim,her seferinde onun ile nefeslendiğim meal okuyup bitirmelerim ve yeniden başlamalarım oldu.
Her okuyuşum ile farklı sözler duydum Kur'an'ın kalbi ile...
Bu geleneğimi halen devam ederim biiznillah...farklı ayraçlarım vardır mealimde.Bir de gönlümce gittiğim sayfalar olur ve sıkca mukabele ettiklerim.Ayrıca internet vesilesi ile farklı mealleri okuyabilmek de büyük nimet.
Bir de Kur'an arapçasını yüzüne okumayı öğrendikten sonra bir çok Kur'an içinde ki kelimeler ile hayat içinde kaynaşmışız.Bu da hayatın içinden anlamayı kolaylaştırıyor.Bazı kelimelerin arapcasına bakıyorum meğerse çoktan akraba olmuşuz.
Yıllık okuduğum mealimi yıl geçti bitiremedim.Ne zamandır gidip gelip Zümer(guruplar,zümreler) bahçesindeyim.Bırakmıyorlar beni! :)
Her seferinde bana"Sen Allah'a dost bildiklerinin yanında gerçekten Allah'a yakınlaşabilmek için mi duruyorsun? Yoksa itibar,servet,şöhret için mi?sorularını sorduruyor.
Gurupların/zümrelerin içinde olmamızın mutlaka bir anlamı olmalı!
Samimiyet ile Allah'a bağlı değilsek nereye gitsek,hangi zümreye katılsak halimiz ziyandır."O gurubun içinde olayımda,şeref,şöhret,servet kazanayım."diyenlerin eni sonu nasıl rezil oldukları ortada.
Heva ve hevesi için o guruplarda/zümreler içinde olanlar kördür,sağırdır daha da körleşir sağırlaşır. İçinde bulunduğu zümrenin hatasını dahi görse kendi de o zümrede olduğu için sesini çıkartmaz,hatayı düzeltmez ve zümre ile birlikte yuvarlandığı gayya kuyusunu anlamaz.
Bulunduğu zümreye dahi aşırı iki yüzlülüğü ile zarar verir.
Allah dostu zümrenin içinde gerçekten Allah'a samimiyet ile duruyorsa hak konuşulacağı zaman susmaz,hakkı yapar, hakkı konuşur,hak olanı onaylar.


Ramazan meal okumalarıma başlarken,ilk mukabelemden:
Daha iyi anladım ki biz her bir taze inen yağmur tanesi gibi şimdi ve burada Hz Adem'in yerindeyiz.Rabbimizin huzurunda esma (isim)öğrencisiyiz.
Biz esmayı okumak ile mükellefiz.
Bir "Ağaç"isimdir.'Yeryüzü','gökyüzü'de isimdir.Onları isimleri ile tanır anlarız.Onların ismi olmasa,"Yağan,gezen,parlayan,kaybolan,sönen vs." demek zorunda olurduk.
İsim bir nevi ağacın bütün hallerini içinde taşıyan çekirdek,tohum,zarf hükmünde.Sadece 'Gökyüzü'demek ile doğduğumuzdan itibaren binlerce perde gökyüzü kainat kadar şuurumuzdan yansır.

Bakara suresi 30.ayette:

"Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti."
Bakara 31.ayet:
"Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini(esmaları)öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini(esmaları) bildirin” dedi.
Bakara suresi 37.ayet:
" Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır."
Esma (isimler)bir çekirdek,tohum,zarf iken,kelimeler o çekirdeğin,tohumun,zarfın içinde ki bütün iş,oluşun simgeleridir.

 

Rabbimizi Esma-i Hüsnası ile anmak her bir esma ile ayrı bir kainat gibidir,ayrı ayrı yüz gibidir,Gökyüzü ile yeryüzünün mukabelesi gibi hakikat sürekli döner,yeni kelimeler yeşillenir.Kendi yaptığım bir adetim de namaz sonunda okuduğumuz Ayet-el kürsü ve Haşir suresi son iki ayet ve Fatiha'yı mealen kalbime okurum sonra aklım ile mukabele ederim.Böylece nefsim de ruhum da sukut eder . Özellikle Haşir suresi meali okurken orada ki esma-i hüsnaları anlamları ile düşünmek öyle muhteşem bir mutluluk ve güven indiriyor ki kalbe...
Evet benim iman ettiğim Rabb böyle Muazzım dedittiren tebessüm koyuyor yüzüne.
O ne güzel Rahman Rahîm Rab.
"Elhamdullilahi rabbil alemin."(FATİHA SURESİ 1)
Estağfirullah el Azim.
Ya Baki Hû...


Eğer pencerenizin önünde kuş doyuruyorsanız,onlar hep gelirler.Bizi de onları da maddi manevi gerçek doyuran Rahman Rahîm Allah'tır. Biz eni sonu Ona döneceğiz.
Tohum can suyuna doyar çatlar,Fatır'dır Allah. Doyumlarımız olacak ki kabımıza sığmayalım,coşalım,filizlenelim.Kuş yumurtasına sığmayınca kabuğunu yarar,mideyi doyuran canlar hadi ruhumuzu doyuralım,aşk ile gök var Rabbimize kavuşmak için...Yanalım. ..
'Ramazan'kelimesi 'yanmak'demek imiş hadi yanalım...
Anne kuş yavrusunu kanatlarını iyice güçlenene kadar besler,sonra uçması için aç bırakır.Açlık kuşu göğe çeker,demek ki açlık ve tokluk bizim hayrımıza!Doyduk fakat aç da kalmamız gerekiyor.Bizi bir sema bekliyor....Haydi yanalım,aşk ile bir göğümüz olacak!Susuz yüreğimiz suya kavuşacak!

Sahurluk
İkinci bir yanışımız için yine kalktık,doymaya...
Doymayınca midemiz nasıl yakıt bulacak değil mi bu fani dünyada? 
Manevi doymamız da olmalı, yakıtı yine manevi olanlar.Başta Kerim kitabımız Kur'an ile Esma-i hüsna penceresinden tefekkür sofrasında rızkımızı bulacağız.
Ve bulduğumuz hilal ile takva elbisemizi dokuyacağız. Dün 'çözgü'den bahsetmiştim. Halimizi dokuduğumuz.O çözgü maddi ve manevi halimiz ile biziz.Akıl,kalp, duyular, ellerimiz,ayaklarımız bu çözgünün parçası...Bu çözgü ile kendi elbisemizin kumaşını dokuruz. Rabbimize bağlanmış isek kumaştan muhteşem renkler,motifler hakikati ile ortaya çıkar.
Yok "Ben Rahman Rahîm Allah'a bağlıyım deyip de başka başka yaratılmıştan ümit besliyor, güveniyorsak,o çözgüden ancak abuk sabuk işler çıkar ve ya da hiç çıkamaz,ipler bir yerden düğüm olur,kopar kumaş da çürük olur.
Bu demek değil ki insanları dinlemeyeceğiz!
Dinleyeceğiz hatta bizden dahi olmasada . Peygamberimiz(s.a.v) insanlardan asla yüz çevirmezmiş.Onları dinlerken yüzlerine bakarak dinlermiş.Bunu unutmadan; bize düşen dinlerken Allah ile bağımızı koparmamak,Kur'an ile esma penceresinden Sünnetullah'ı da okuyup sözün güzeline uymaktır.Bunun güzel sonucu ise yine temiz düşünmekten geçer."Şu malzeme çürük fakat aynı görüntüyü veriyor. Ucuza bir dokuma yapar çok para kazanırım."demek kirli bir düşüncedir,hiledir. Ne kadar kirli düşünürsek o kadar tezgahımız bozulur. Tezgahtan çıkacak eser sadece Allah namına hak ile üretiliyorsa zaman ile gerçek değerini bulur. 

Hiç bağırarak ürün tanıtmaya dahi gerek yoktur. Zaten o nurludur.O eserin üzerinde Allah'ın Rahman Rahîm Hak esmaları fevkalade şulelenmiştir.O eser kullananlara merhamet ile kuşanmıştır.Zarar verecek her tür pislikten arınmıştır. Tam anlamı ile aldatılmadığını hissedersin emin olma makamıdır.Kumaşın öyle muhteşem olur ki Muhammed'i(s.a.v ) nuru ondan yansır. 
Gül gibi... Ondan Yusuf kokusu alınır...
Kim istemez değil mi Yusuf'un gömleği değsin de gözleri açılsın. Yusuf gömleği bir defa dokundu mu o ister yalancı kanlara bulansın,isterse şehvet,şöhret,servet üçlemesi bilinçleri kitleyip sırtından yırtsın...o gömlek yine Azizdir.Ve aziz olur.
Hadi yanalım hep birlikte Rabbimize samimiyetle bağlanarak ateşimiz gül olur inşallah.
Hû illa Hû. ..

İftarlık 

Kur'an sofrasına davet edilen,Yusuf sarayına davet edilmiş gibidir.
Kur'an sofrasına kavuşan açlığını gideren iftara kavuşmuş gibidir,o iftar ki cennet evi lütfeder.
Kur'an sofrasına oturan tahiyyatta oturmuş gibidir.

Gecenin içinde hilale kavuşmuştur.Artık Rabbi ile karşı karşıya olduğunu idrak etmiştir.Tüm nebilere selamı olur, o saray ayrılıkları bitirmiş özü Yusuf'a kavuşturmuştur.Küskünlükleri kaldırmış,kendini kuyuya atan kardeşlerini de bağrına almıştır.
Kur'an sofrasına oturan muhteşem mükafatlar alır.En başta Rabbi ile karşılaşma ona muhteşem bir bilinç kazandırır.Hep tahiyatta gibi yaptığını,söylediğini Allah'ın Semi Basir ismi ile şekillendirir.Böyle yapa yapa ihlasa kavuşur. Et ve kemik gibi,duruşu bütün sağlam ve düzgün olur. Bu Yusuf gömleğidir.
Kur'an'ın eseri Yusuf gömleğidir.O gömleğin kokusu uzaklardan da olsa Yakup yüreklerin gözlerini açar,Yusuf'una kavuşturur.
Sadece kendini Allah'a bağlayarak kavuşulan zirvedir.Niyet,kıyam,rüku ve secde arasında sıdk ile doğar,şahitler makamına kavuşturur,selamı buldurur.
SubhanAllah, Elhamdullilah, Allahuekber
"Bütün dualar, senâlar, malî ve bedenî ibâdetler, mülk, azamet Allah'a mahsustur. Ey Peygamber! Selâm sana. Allah'ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selâm ve esenlik bize ve Allah'ın salih kullarının üzerine olsun. Ben şehâdet ederim ki, Allah'tan başka bir ilâh yoktur. Muhammed O'nun kulu ve resuludür."(Tahiyyat duası)


Sahurluk
Kur'an Yusuf'un sarayıdır,güzellikler ondan dokunur. Gül kokulu Yusuf gömleği orada işlenir,hidayet talep eden takva sahiplerine...
Doğruluğu talep eden insan için açık bir saraydır o.Özüne saraydan kab bağışlar,tutar onu...
İtibar tutkusu yüzünden kardeşini kuyuya atan dünya ehli eni sonu tükettiği dünyada insanlık kıtlığı yaşar ve eni sonu o Saraya gelmeye mecbur.
Dünya ve ahiret iyiliği için hikmetler o saraydan akar.
Ve kan ağlayan,elbisesi paçavra olmuş dünya ehli ayakları ile gidecek o Saraya.
Kur'an'ın hikmet ile akışı kainat ayetleri ile okunduğunda insanlığın maddi ve manevi sıkıntılarına deva ilaçlar bulunur. Kur'an ile esma-i hüsna penceresinden rüzgarı oku!Bakalım hangi dertlere dermanlar açacak!
Şahit olduğum kadar eminim ki bu bütün psikolojjk hastalıklara muhteşem çözümler sunacak!
Rüzgarı, dağı,kuşu,depremi...hep bu Saray'ın içinde esma-i hüsna ile oku!
En önce okuyanın gönlüne şifa olacak.Ya Baki Hû


İftarlık 
Açız biz
Hakikate aç
Yumurta vaktinde çatlar,iftarı olur kuşun,ilk ağzını açar,yetim de değilmiş meğer kendini doyuranı bilir.
Tırtıl hiç farkında değilken,kendi tenhasında tam vaktinde kozası çatlar,yerlerde takatsiz yürürken muhteşem nakışlı kanatlar ile bir gökyüzüne sahip olur,yeryüzü sofrasının en nadide misafiridir,ikram başlar.İftarıdır kelebeğin,uçar binbir renkli çiçeklerin bal özlerini yudumlar.
Bebek doğar doğmaz dudakları kendi için hazır sofrayı arar.
İftarıdır bebeğin,kendine verilen ikramın farkında da değildir.
İşte tam burada ve şimdi bizi muazzam şekillendiren her açlığımızı bilen,açlıklarımızın çeşmelerini,bahçelerini yeryüzünde ayağımızın altına seren Rahim Allah'a şükür demindeyiz.
O ki bizi biz hiç birşeyin farkında değilken de doyuran Rahman Rahîm. 
Bize fark edebilecek bilinç veren Rahman Rahîm'e şükrümüz.
"Elhamdullilahi rabbil alemin"(Fatiha suresi 1)
O ne güzel alemlerin Rabbi...
Belli ki ölümümüz gerçek bir iftara açılış olacak...
Kur'an hakikati ile dokuyalım kendimizi,hal ile Kur'an olalım ahrette muazzam sürprizler var.
Yâ Hû Bakî Hû...



Sahurluk
Şehr-i Ramazan'a ulaşmak,berat basamağından sonra hilali bulmak ile başlayan arınma,iyileşme dönemidir de.
Bir nevi iyileşmek için bizim için açık kapısı olan,bizim için hazırlanmış muhteşem bahçesi olan hastahane gibidir.
Bir insan doktora tüm şikayetlerini anlatır:"İşte çok uykuluyum,elim ayağım kalkmıyor,çok yanıyorum,su içsem de doymuyorum,gözlerim kararıyor bazen,sinirlerime hakim olamıyorum.Acıktım mı bilinç milinç kalmıyor ,o anda ne bulsam yerim!"vs..uzar. 
Peki doktor en önce ne yapar?
Açlık ve tokluk şekerini ölçtürür.
Her ikisi ile diyabet hastası olup olmadığı anlaşılır.Ve vücudun yeniden dengeyi bulması için çözümler sunulur. 
İşte biz de bu Şehr-i Ramazan içinde kendimizi manevi iç kontrole alırız.Açlık ve tokluk halimiz ile?
Açlık ve tokluk halimizde dengemiz nasıl? 
Açlığa düştüğümüzde bilincimiz kayıp oluyor mu?Kendimizde dahil etrafımızdakilere saldırganlaşıyor muyuz?
Sürekli uyuşuk ve uykulu muyuz?
Bu haller asıl ruhumuzun hastalanmış olduğunu anlatan izlerdir.Nefsimiz zaman ile kirlenince ruh dengeyi bulamaz.Şeker hastası gibidir. Dışarıdan ne kadar enerji alsa da onu harcayacak kuvvet bulamaz.
Açlık ve tokluk halimiz ile anlarız bu hali.Açlık ve tokluk hayatın içinde beslendiğimiz her şey ile ilgilidir.Manevi açlığı olan kişi dengeyi bulamaz.Her rüzgarda savrulur gider,aşırı doyumda da yıkım vardır. 
Şehr-i Ramazan içinde Kur'an sofrasından hikmetler ile ibadet ve Allah'ı esma-i hüsnası ile tanıma ile yeniden bu dengeye kavuşulur.Körleşen manevi göz açılır. Nerede ne yanlış yaptığımızı çözümlemek ve yeniden sıhhat bulmaktır.Yeniden uyuşukluk gider,dizlere derman gelir,bilinç açılır kuvvet bulur.




İftarlık
İşci arı,yavru arıları büyük bir özenle besler.
Yavrular ne kendilerinden ne de kendinilerini kimin beslediğinden habersizdir.
Ana karnında ki bebek de kendini besleyen ne göbek bağından ne kendine yuva olan plesentadan ne ikisini de barındıran rahimden ne de anneden bihaberdir.
Minicik parmakları ile dünyalık beslenmeye hazırlar gibi dudak kaslarına alıştırma yaptırılır.
Yeni doğan bebekler bu parmak emme işine öyle alışır ki bir çoğu zor vazgeçer. Meğer ki dişler çıkıp yeni şeylerin tadına varıp, unutana kadar.
Biz unutuyoruz değil mi?Bizi gerçek besleyeni,biz yokken rızkımızı hazır edeni!
İşte bir ay boyunca Ramazan ayı orucu ile biz bunu da hatırlarız.Kendimizden habersizken ağır bir misafir olduğumuzu!
Dedem son nefeslerini verirken dudağına pamuk ile su sürüyorlardı.
İşte o hal,bana bir iftar oldu..."Yandım!"Demek ki biz su içmek istediğimiz için içmiyor muşuz,bize içmek nasip ediliyor muş!"Bir asır geçmiş bir hayat! Ya kendini yaratanı bilmeden ahrete gitseydi?Hüsran üstüne hüsran!
Bizi hiç yoktan yaratan,rızıklandıran,hidayet yolunu açan A'lâ Rabbimize hamdimiz, şükrümüz.
SubhanAllah, Elhamdullilah, Allahuekber.

Sahurluk
Şimdi tam da bu yaz demine girerken oruç tutulur mu?
Mis gibi gül mevsimi,binbir renkte meyveler ağzımızı sulandırıyorken!
Diyenler vardır değil mi?Ya da biz gevşeyip:"Bu neşeli,bol uzun zamanlarda olmasaydı oruç!" demişizdir.
"Yüreğim yanıyooor!"feryadını seslenmişizdir kendimize!Yangının görülemeyen haline de şehadet ederek.Kelimelerimiz ya da hiddetimiz o yangının alevi olmuştur belki de!

Yaz ayları bir nevi tokluk vaktimizdir.İftar gibi...
Kış ayları açlık vaktimizdir,oruç gibi...
Hicri yılın her ayı aynı mevsimlere gelmemesinin ibretli okumaları vardır.
Baharın ayının şu son günü,darlıktan kurtulup binlerce ikrama kavuşmuş bir insanı da anlatır.Öyle dar ve sıkıntılı günler geçirmiştir ki birden bire gelen bolluk ile de imtahan edilir.Darlıkta bol bol dua ederken arkadaş,gül kokularından kendini mi kaybetti,unuttumu dua ettiği Rabbini!
Ya da hatırında da gerçekler işine mi gelmedi?"Bir kış zaten açtım, orucu tutmasam ne olur ki"mi dedi.

Yavaş yavaş gevşer,kendini kandırır, Rabbini anmayı ihmal ettikçe o nur kalbinden gider.Ve artık o güller de kendini tatmin etmez,doymak da bilmez.Gelen ikramı öyle hor harcar ki elleri ile kendi bostanını yakar gibi!Tokluğu kendine bir fayda vermemiştir,üstelik unuttuğu Rabbini anmaya yüz de bulamaz . Evet iftar saati bitmiş son sahurunu da yapar yeni bir açlığın içine girer.Manevi açlığın,yeniden arar içinde ki o aşkın zikri.Secdelere kapanır, tevbe ırmağından ruhunu yıkar.... @ikraela
(Kış açlık halini yarın devam edeyim inşallah. )



                                 




O ne güzel daldıran
O ne güzel usulcacık çeken...
Rabbinin kendine gösterdiği yolda istikamet eden.
Rabbinin hiç kendi yokken hazır ettiği ikrama kavuşan,ne muhteşem işaret, iz,mektup...
O ki rızkından endişe duyana umut şulesi...
Bal arısı daha yuvasındayken böyle muhteşem bir sofra ile ağırlanacağını bilmiyordu.
İki saat evvel şahit oldum bu ize...
Çiçeği(güzel sözü) olmasa pek de önem verip bakmayacağım,içinde ki şifa özden habersiz ben,muhteşem dizaynın üzerine yerleştirilmiş minik muhteşem çiçeklere takılınca gözüm fark ettim bu güzel bal arısını.Bir güzel sağa sola kaymadan çiçeklerin özünden topladı. Kim bilir tâ nerelerden geldi,ben ağır gövde mi soluyarak taşıyorken...

Evine varınca hazmettiği özleri (özlü söz)bir peteğe dolduracak belli,hem kendi için hem şifa arayan için. 
Rabbimizin muhteşem sanatına hayran olmamak mümkün mü?Şu yeryüzü sofrasında ağırlanan aziz misafir sayılan bizler bu hakikatleri gök sofrası ile okuyunca bal gibi özler çıkıyor.
Ey bizim Sani Rabbimiz, bize gösterdiğin istikametten şaşmadan Senin yolunda hakikatli işler yapmak nasip et!
Ya Vehhab yâ Ekrem Hû..



İftarlık
Bismillahirrahmanirrahim
" Allah’a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için elem dolu bir azap vardır."(Nahl suresi 63.ayet)

Şehr-i Ramazan içinde kendimizi yeniden gözden geçiririz."Diğer ümmetlerin içinde olduğu hal içinde olabilir miyiz?"sorusu ile yüzleşiriz Kerim kitabımız Kur'an bahçesinde...
Sadece iyi yaptıklarımızı değil yapmaktan sorumlu olup da yapmadıklarımızı da masamıza dizeriz,Kur'an'ı hakem kılıp,Kur'an'a uyuyor mu bakarız!
Acaba Muhammed suresinde anlatıldığı gibi hakikatleri bildiğimiz halde çoktan heva ve hevesimize dalmışız da şeytan da bizi uzun emmelere mi sürüklemiş?
Şehr-i Ramazan içinde açlık ve tokluk sofrasında kendimizi Kur'an ile yeniden izleme,iyileştirme saffındayız!
Artık biri bana "Nasılsın?"diye sorduğunda;"İnsan kalabiliyor musun dünya akışında?"diye anlayacağım.

"Hımm iyiysem 'Nas'kalabilmişim demek ki!"

O zaman"İyi olmaya çalışıyorum." demek ki doğru bir cevap.
Hani dünyada ne beden ne maddi dertler bitmiyor.Her halde de, insan kalabilmek önemli.Ciddiye aldığımız namazımız da şeytanın yaptıklarımızı süslü göster mesinden korur,orucumuz da.

Oruç Allah ile kul arasında sır gibidir.
Herkes bizi 24 saat gözetleyemez,ihlaslı kul kendini kandıramaz,şeytanın oyuncağı olmaz.
"İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi"Hicr 39.40.



Sahurluk
Darlıkta da bollukta da Rabbini unutmayan,doğru yolda istikamet eden için nur devam eder.Bolluğa kavuştum bir daha eski halime dönmem diyen gecenin gündüzün birbiri ardınca dönüşüne baksın,mevsimlerin akışında ki varlık ve yokluğa baksın.

Dengeli olan insan için her mevsim yurdun iyisi gibi güneşin denge ile değdiği yurtlara baksın, fakat o yurtlara da ansızın bir fırtına isabet edebilir.
Kış ölüm, uyku,ölüm yalnızlığı, hastalık, hüsran,tükeniş,sabır,zindan,karanlık ile yokluğun hicranını anlatır.

İman ve ihlas sahibi için bu durum oruç gibidir,fakirliğin en dibine de düşse sağlam bir duruş ile harama kaymaz,aç olduğunu dahi belli etmez,tükenişini Rabbine söyler,ondan umut eder.Kullar vesilesi ile gelen yardımları Rabbinin rahmeti ile olduğunu bilir.


 

 #iftarlık

"Manevi açlığım var fakat ayağa kalkacak derman bulamıyorum!"diyen bir kardeşime cevap olarak yazmıştım aşağıdaki sözlerimi,olduğu gibi yayınlıyorum.
"Elhamdullilah,Allah razı olsun kardeşim. Güzel kardeşim açlığımızı gidermek için bir besin ararız değil mi?

Hatta o besini aylar öncesinden düşünür ekeriz,sularız ve o ellerimize gelir,sonra onu çiğner öğütürüz 'öğretmen','öğrenci' kelimeleri de 'öğüten'kelimesinden türemiştir.


Sonra damağımızda (dimağımızda) onu çözmeye başlarız sonra bilgiyi hazmederiz,sonra hak ve batılı ayırt etmeye başlarız.Batıl olanı atar,hakikat olanı özümseriz o bize kan olur, süt olur,nur topu gibi bilgilere aşı olur yol olur.Bedenimiz ile dahi Rabbimiz bu hakikati bize anlatır.

Manevi açlık için en başta ve son nefese kadar Kur'an'ı en önce kalbimize ekeceğiz ki yeşersin zikrimiz sonra onu tefekkür ile sulayacağız sonra fikir,şükür doğacak.Zaten bir fidanın yeşermesi gibi bu muhteşem bir neşe verir kalbinize,artık nefsiniz istemese dahi kalbiniz heyecan ile o maneviyata koşacak.

Bu süreçte Esma-i hüsna ile kainata bakmak,tefekkür etmek kalbinizi kanatlandıracak.Bunun sancısındasınız ki bu sayfalardasınız,Rabimiz her sancıyı bilen ve yol açan. Muhabbetle."

ikra ela


Karanlığın en koyulaşan saatinde niyet ettiklerimizi,sabaha kavuşunca çürütmemektir oruç.
Niyetimizde sağlam durmamız,tutarlı olarak yeniden vücut bulmaktır oruç.


Mümin vaktin beşinde de Allah'a kavuşacağı hesabı yaşar.
Namaz bu dünyada cüzi bir kavuşmadır.Onurlu bir duruştur.Bismillah demenin alın çizgisidir.İtirafıdır sadece Ona muhtaçlığının.Abdest ile bedeni temiz tutarken,manevi olarak da Rabbim ben Senin huzuruna tertemiz olarak gelmeye çalışıyorum demektir.İşte azalarım ile yaptığım her günahımı bağışla,Sen Ğafur-ur Vedûd'sun.Sevgi dolu affedici.Ya Hadî Rabbimiz, bize bu yolu açmasaydın,
Bizim gözlerimiz de gökyüzünde bir yön arardı belli ki!
Âh,o şanlı peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v ) in ziyası vuruyor şimdi kıyama durmuş alınlara.Onun izinde ,onun olduğu yerde durmak ne güzel. Onun tekrar ettiği secdeleri özlemek ne güzel...
Rabbimiz ondan (s.a.v ) ziya ver bize...
Oruç da evimizde(kalbimizde,nefsimizde) yaptığımız yıllık büyük temizlik gibidir.
Her gün temiz tutulmayan ev ne hale gelir?
Ya da haftalık yapılan dib bucak temizliği ya da yıllık bakım ve temizliği olmayınca ev ne kadar sağlam ve temiz kalır? 



Ne belli belki de imtahanın en güzel yerindedirsin,senin itibarını iki paralık etmeye çalışanlar,heybesi boş sana gelmiştir!
Onların sana gelmesi senin imtahanın,bakalım geçebilecek misin bu geçitten de?
Gerçekten sen Yusuf musun?

Hazineler de döner insanlar arasında,bugün hazine başında olan yarın isteyici olabilir ya da tam tersi!
Şehr-i Ramazan içinde alanlar ve verenler olur. Verenler verirken ziyan eder mi verdiklerini?

"Siz daha önce beni itibarsız kılmak için değeri mi iki kuruş ettiniz." edası ile kapıdan mı kovar yoksa,"Size kınama yok erdemi ile Rabbinin verdiğini bilerek tevazu ile mi verir?
Ey bizim Rabbimiz Yusuf'umuzu bulduktan sonra yeniden kaybettir me!


Rabbim ben Sana iman ettim.
Benim Sana iman edebilmem de Senin rahmetin.
Sen kullarına iman edebilmeyi yazmasaydın,ben nereden bilirdim iman edebilmeyi!
Artık dua ettiğimde Senden istediklerimin sevinci yerine,Senin beni duyan olduğunu bilmek sevincim oldu. 
Rabbim Sen dileseydin bizi Seni aşikâr görebilecek donanım ile yaratırdın.
Sen öyle Kerim'sin ki Seni aşikar görmeden evvel iman etmemizi bize kâr ettin.
Biz yığılır kalırdık Musa (a.s ) gibi,yanardık dağ gibi...düğümlü kalırdık,açılamazdık,dilimiz hep peltek kalırdı,telaşımızdan kelimeler bir bir düşerdi heybemizden,sana inanmak için gökten sofra beklemek ne haddimize,biz yığılıp kalmayalım,sözümüzü,özümüzü doğrulta bilelim diye bize esmalarını ışık ettin.Hata yapmamıza izin verdin biz adam olalım diye! 
Bir an Senin görür olduğunun izi düşse kalbimize,titrer duramaz yerinde! Merhamet ile yavrusuna koşan anne Senin Rahman Rahîm isminle koşar.Rahmetin ile sarar yavrusunu,Sen Ğafur - ur Vedûd sevgi dolu affedici olmasan biz nerede bulurduk"Size kınama yok!"erdemini...

#sahurluk

Ne belli belki de imtahanın en zifiri karanlık yerindedirsin!
Zindan arkadaşların senin Yusuf olduğundan habersiz,senden Yusuf kokusu sezselerde,onlar hiç Yusuf'luğu bilmemiştir.Yakup olmak gerek ya Yusuf'u hiç kimseler bilmediği demde bilmek için!

Yakup olmak öyle kolay mı? Derdini anlamayanların içinde derdin ile pişmek! Sadece Rabbine arz etmek kederini,bilmek Yusuf'un gerçek sahibini!
Yusuf ile zindan arkadaşı olmak sana bir ziya olmamış ise unutursun Yusuf'uda,bir rüyan kalır elinde...
Bir rüya kalacak olan şu saatlerimizden bir Yusuf ziyası değsin üzerimize...
Açlığımız kâr olsun...

İftara son saatler kala,iyice uyuşur beden...
Ezanın her bir kelimesinin manasını bir anda bir kaç yudum su bir iki lokma ile hemencecik anlar insan...
"Af yarabbi şükürler olsun, gözlerim açıldı,kendime geldim."dersin.
Evet tam orada yeryüzünde gün batıyorken senin yüreğinde doğmuştur.

Yeni bir açılış ile,bu açılış başka açılışlara benzese de aynısı degildir.Seni aşk ile secdelere taşır.Sadece Rabbinin vechini arayacak ruhu bulursun. 

Açlık ne fena şeydir değil mi?En fazla kırk gün dayanır mışız!
İnsan bilgiye de açtır.Bunun kıymetini annelerimizde gördük.Kırkından sonra annemin okuma yazma öğrenmesi ile"Allah'ım şükürler olsun gözlerim açıldı. "demesini hiç unutmuyorum.

Kur'an'ı anlayarak okumayı öğrenmede öyledir,kainat kitabını okumayı öğrenmekte...
Yalnız zorla öğrenmelerde aşk olmaz,aşk olmayınca anlam akmaz.O zaman istek yok ise esma-i hüsna ile bak yere göğe,her şey sana tebessüm etmeye başlarsa işte aşk başlamıştır.İftarda yemeğe,suya koştuğun gibi koşarsın Kur'an bahçesine.
Kur'an'ı bize ikram eden A'lâ Rabbimiz bizi o şifa ile iyi et! SubhanAllah, Elhamdullilah, Allahuekber
İftarımız mübarek olsun.


#sahurluk
Ne belli belki de imtahanın en başındadırsın?
Rüyanın en aydın yerinde,seni kuyuya atacaklarını bile bile gidersin...
Kuyu ne ki Yusuf'a!
Çölde kuyu!
Ayakları durmadan kayan insanlığın içinde,yakıp kavuran yorgun yüreklerin alevinde nedir ki kuyu?

Ateşin serin olduğu yer mi?
Yusuf orada diye mi orası kuyu bilindi?Suya yananlar koşar oraya,suyu bilir de Yusuf'u bilmez.Yok ki onda da Yakup(as) erdemi,iki kuruş edecek satılık birşey zanneder,köle pazarında satışa koyar.Az bir paraya alsa da sahibi,anlar onda ki kendine yarayacak cevheri!

Yok Züleyha'da bilmedi!Yok onda da yok Yakup (as)cevheri! Bilseydi o Yusuf,yırtar mıydı kendi özünde ki cevheri?
Züleyha'da açtı Yusuf'a fakat onu hakkı ile bilemedi!Açlığı ona kâr etmedi.



Çocukluğumda çok duyardım"Sanki kalbi kalaylanmış kab!"sözünü...
Bakır kabı bilenler kalayı da bilir.
Bakır kalaysızken yemek kabı olarak kullanımda zihirleyicidir,fakat kalaylandığında ısıyı eşit dağıtması ile pişen yemeğe ayrı bir lezzet verir.Zehirli etkisi yerine kalay ile faydalı hale getirir.Bu ona değer katar.Kalayı kabul etmese mutfakta ki değerini kaybeder.
Yukarda ki söz kibirli,kendini kusursuz görenler için söylenmiştir.

Biz de kusursuz değiliz,nefsimiz aceleci,cahil çabuk kızarız bakır kab gibi,tâ ki olgunlaşana kadar,kalbimizi Rabbimizi zikir ile ışıklandırana kadar.O zaman ne kadar harlansak hayrı yapan oluruz, öfkemiz zehire dönmez.
Oruç da bir nevi kalbimizi kalaylamak gibidir,bir aylık nefis mücadelesi ile pırıl pırıl kalbe kavuşulur.Kalay zaman ile bozulur marifet onu yenileyebilmektir.
İftarımız mübarek olsun.Dua ile...



Rabbimizin sözü kerim kitabımız Kur'an kendine aç gelene"Size kınama yok artık! "der.Sarayın kapılarını açar,istedikleri yerden gelsinler diye!
Hiç yüzlerine vurmaz kuyuda bekletildiği günleri,üç kuruşluk değer verenlere de aldırmaz,unutuluşa terk edilse de o yine Yusuf,asla değerini kaybetmedi.
Alemler dönse dolaşsa o saraya kendi ayakları ile gidecek..

Misafir ağırlamak kadar misafir olmak da güzel.
Misafir olduğum sevdiğim insanların sofrasında, sanki kendimi cennette konuklanmış gibi hissederim.Bir de yorgun ve aç gelmişsem o sofraya!

Bugün kimseye misafir olmadım,misafirimde yoktu.Biraz memleketten cennet kokusu hatırladım. Sevdiklerimin sofrasında duyduğum kokuyu...

Değil mi sofraların sahibi Allah,Onun ağır misafiri olduğumuzu bilmek cennet bize!



#sahurluk
Elimizdeki bu akıllı telefonlar ne güzel anlatıyor kendi bilincimizi nasıl bozduğumuzu!
Yazarken ne kadar acele eder,özen göstermezsek kelimeler o kadar bozuluyor.Bozuldukça daha beter zorluğa gidiyoruz.
Ne zaman ki hata ettiğimizi anlayıp acele etmeden itina ile bozuk kelimelerimizi düzelttiğimizde artık kelimeler doğru olarak ana bellekten akmaya başlıyor.
Doğruluk doğruluğa neden oluyor.
Eğrilik ise eğrildikçe eğriliyor,karmaşıklaşıyor,düğümleniyor,tıkanıyor.
Oruç halimiz yine bu öz bakıma girmektir.Açlık ve tokluk halimiz ile bilincimizde yüze çıkan eğrilikleri düzeltmek,düğümleri çözmektir.
Acele ve cahillik ile yaptığımız hataları fark edip yeniden düzene girmektir.
Elhamdullilah Rabbimize ki bize oruç ibadeti ile bize yeniden arınma,iyileşme olanağı verdiği gibi bir de ahirette de oruçlu olanlara özel cennet kapısı açıyor.Rahmet üstüne rahmet Rauf-ur Rahîm Allah'tan.Hem zengin hem de merhametli olan;

"...ve rabbukel ğaniyyu zurrahmeh..."
"...Rabbin zengindir,merhametlidir..." En'âm suresi 133.ayet.










@esmadergi Mayıs sayısının, Ramazan ruhunun içinde oruç iklimini, üç nefeste okudum Elhamdullilah.Su gibi... Tekrar öğüterek okuyacağım inşaallah... @ikraela


Bir doyum dan sonra yeni bir yanış için ikinci bir doyum sahur.
Bir öğütme,hazım, hak ve batılı ayırt etmekten sonra tekrar öğütme,hazım,hak ve batılı ayırt etmekten sonra tekrar yanış...
Yeniden yol azığını yanına alarak,dünya denizinin kıyısında abdullah'ı aramak!Kendini!
Yaşadığın ne varsa,dünyalık aldığın ne öğüt varsa bu yolculukta sorgulama!
"Ben gerçekten hakkı ile öğütmüş,hazmetmiş miyimdir?"
Heyecanımdan acele mi ettim,öğütmeden diri diri yuttum kelimeleri?Acele yutunca hemen kan can olacağını mı zannettim?Hiç yoktan bir kaç saat sabrede bilseydim,hazmedip iyice sindirdikten sonra görecektim belki de hak sandığımın batıl olduğunu, batıl zannetiğimin hak olduğunu! Şimdi yeniden uzun bir sabır ile bir ömrümüz boyunca bize sunulan ve benimsediğimiz öğütleri Kur'an bahçesinde yeniden hazmetmeye,bakalım ne kadar hak içindey mişiz?
"Bakara" inek demek.Kur'an'ın ikinci suresi Bakara suresi,ilginç değil mi?
Sure isimleri surenin içinde ki bir olaydan dolayı koyulmuş değildir.Başlık bütünün özünü kapsar...
İnek aldığı besini iki defa öğütür!!!
Geri dönmek kârdır...
Bizi/yapıp ettiklerimizi tüketen nefsimiz ile karşılaşırız, nefsimizi Allah için kesmeyi öğreniriz.
Oruç nefsimizi kesmeyi öğrenmektir.
Öğüttüğümüzü on kere de hazm etsek eğer halen nefsimizi kesmeyi öğrenmemişsek sadece kendimizi tüketmiş oluruz.




'İnanmak','iman etmek'

Biz eskimi eski zamanlarda hiç bir ağacın olmadığı sadece cılız bitkilerin yetiştiği bir yerde doğmuş olsak ve bir gölgelik arasak,hiç ummadığımız zaman da hiç tanımadığımız bir insan gelip bize bir çekirdek verse."Bu birebinler veren koca bir ağacın çekirdeği,onu kaybetmeden ekip sulayıp besleyince sizden sonrakilere dahi verim olacak meyveler taşır."dese!
Biz daha önce hiç çekirdek görmemiş halimizle şüphe ile inanırız değil mi?

"Olur mu ki acaba?
Bu taş gibi sert şeyden mi doğacak o dediği?"soruları ile ya inanır adamın söylediği şartları,çekirdeğe uygular ve taş gibi çekirdeğin içinde yükselen filizlere hayret ederdik.Bu filiz ki ümidini kesmeden yıllarca şartları yapılması gereken bir fidan olur.Hiç ağaç görmemiş biri için fidan;" Tamam olmuş mudur?" sorusunu sordurur.
Onun o adamın dediği kıvama inancı tam ise o şartlara uyar.Yok şüphe ile davranır"Ne serinletiyor,ne de meyvesi var?"dese inancını kaybetse şartları uygulamaz ise o fidan yavaş yavaş solar ve o çekirdek çürür.

İnancımızı yitirmeden onun şartlarını uygulamaya devam ettikçe hiç beklemediğimiz bir mevsimin ardında açtığı çiçeğe hayret ederiz."Meyvesi bu mudur?" desek ve işe yaramaz görsek onu yine muhafaza etmesek çiçek meyvesi olmadan yine söner gider."Gölgesi de yok,çiçekte soldu gitti,ne bu şimdi?"desek ve yine şartlara devam etmesek fidan yine sağlıklı büyümez.


İşte Allah'a,peygamberlerine,kitaplarına,meleklerine,ahret gününe iman etmek böyledir.
Bu yolculuk sınavdır,sınavda bizim amellerimize göre başımıza gelenler gene bizim yaptıklarımızdan dolayıdır.Şer ve hayır Allah'tan dır.Sınav ve tekammül sürecimizin parçasıdır, biz inancımıza sadık olmayınca fidanımızı büyütmeyiz.Taze fidanın başında meyvesi olmadan solan çiçek şer gibidir fakat bizim ciddiyetsizliğimizden olandır, aslında bize hayr dır.Çünkü şartları ihmal etmenin nasıl yapıp ettiklerimizi çürüttüğünü anlatır.Zulümdür kendimize ve çevremize,daha güzele kavuşmak varken sonu kesik olmaktır. 
Yunus (a.s)peygamber daha güzele kavuşacağı halde pes etti,gözeleri açılıp tam tekammüle kavuşamadığı için nefsi onu yuttu.Fakat O ÇOK ZİKREDENDİ.
Kendinin kurtuluşu Allah'ı çok zikreden olmasındandı!
Zikir kalbi sulayan ab-ı hayat suyudur.İmanı büyütür.
Hadi Rabbimize kavuşmak ve iman edip de imanın nuruna kavuşanlardan olmak için aşk ile yanmaya...



Kıyamet vakti mü'minler için kıymet vaktiyken 
Allah' ve ahret gününe inanmayanlar için felaket vakti..her şeyin apaçık olduğu gün körü körüne uyanış,geri dönülemeyecek gerçek . Tıpkı bir yıl boyunca uykuda bekleyip kaldırılan çiçeğin,hiç bir çiçek açamaması gibi!
Tıpkı körü körüne geçen bir ömürün tam son anında kör olduğunu anlaması gibi...

Ey bizim Halim -un Ğafur Rabbimiz bizi kör olarak haşr olmaktan koru.

Âmin ya Muîn



Gözlük kullanmaya başlayalı şurada sadece bir kaç ay oldu. Sürekli de kullanmıyorum üstelik,okurken ve yazarken kullanıyorum. Fakat ne kadar yoruyor.Ve eski canlı bakışların dahi diri diri soluyor.
Bedenin bir proteze alışmasının cüzi bir hali gibi...
Hiç sevmedim bu hali,fakat nasıl sevilmez ki?Ya gözlük ile de göremeyen olsam!Değil mi?Tam da daha yeni yeni hayatı çözmeye başlamışken.Artık uzun okumaları uyuklayarak yapmıyorken,şimdi sırası mı hayatın silikleşmesi?
"Âh!" Ettim parlak geçirdiğim vakitlerimde parlak görebilmemin ne kadar hakkını verdim,ne kadar şükredebildim,Yâ Nur yâ Basir olan Rahman'a?
Ne kadar parlak görebilmemin şükrünü ayağa kaldırdım,nerede akıttım o güzelim gözleri?

"...ve rabbukel ğaniyyu zurrahmeh..."
"...Rabbin zengindir,merhametlidir..." (En'âm suresi 133.ayeti yaz.)
Rabbimizin hem zengin,zengin olmasına rağmen de merhametli olduğuna şahidiz hepimiz.
Rabbim gözlerimin zenginliğini harislik ile ziyan etmekten koru,hain bakmaktan, sahte bakmaktan muhfaza et,daima hak yolda göz zenginliğimi de harcamamı nasip et!Gözlükler ile okuyup yazabilmenin şükrünü hak ile nasip et!

Bolluk ve yokluk ile tokluk ve açlık ile sınavdayız belli ki!
Rabbimiz nimetleri bollaştırdığında şımarık ve israf edici olmaktan da Sana sığınırız.Gördüklerimizin hakkını yaparak görme nimetini israf etmekten koru bizi, yediklerimizin enerjisini de boş işlerde israf etmekten Sana sığınırız,her hal içinde de daim şükreden ve israf etmeyen merhametli kullarından et bizi!
Âmin ya Muîn!





#sahurluk

Şehit ailelerine Ramazan ruhu içinde @tvnet de @senai.demirci nin sunumu ile #HilaliBeklerken programında şahit oluyoruz.
Öyle ki Bedir meydanında ki Allah'ın müminlerin kalbine verdiği sekineyi,kuvveti görür gibi...
Utanıyoruz! Uhud'da okçu tepesinde ki erlerin "zafer bizimdir "
diyerek görev yerlerinden kopmalarının acziyetini taşıyor ruhumuz.Yıllardır açık bir cihad yeri Müslüman beldeleri,bu böyleyken görevden kaçan sözde müslümanlıklar var.Keyfe dalmak değil midir,düşmanın saldırmak için beklediği anlar?
Demek ki o gece şehit olanlar görevden kaçmayan daim diri uyanık olanlar.
Bir de gördüm ki şehit ailelerinin yüzünde; Onları gören artık bitmiş,ölmüş zanneder,yoook onlar dipdiridirler. Şehitleri, şahitlikleri ile ebedi cennet diriliği içindeyken,şehit aileleri de şehitlerinin şahadetine şahitlikleri ile diridirler.Ahretin diriliğini en diri bir şekilde hissederek...
Zafer haşirde tüm parlaklığı ile iman edip salih amel işleyen hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin olacaktır.


Şehitler ki "vel asr" suresi okurlar şimdi şu an en diri şekilde.Allah yolunda olmayan bir asır ömrün sonu hüsran iken Allah yoluna can veren şehadeti ile bir hilal oluyor,hakkı ve sabrı okuyor üzerimize."Allah hu ekber!"tekbirinin en mübarek sesi oluyor.

                                                         


#iftarlık

Namaz dünyadan çekildiğin söz orucudur.İftarı Rab ile karşılaşma, eve dönüş, tam kayıp gidecekken yeniden tutunma günün beş baş köşesinde...
Allah Hû Rahman Rahîm.

                         

                                        #sahurluk

Tüm peygamberlerin ruhu namazın özünde toplanmıştır.
Adem'ce affın kapısıdır, geri dönüştür.Kelimeler istemektir Rahman olan Mütekellim'den...
İbrahim (a.s )'ın asil duruşu,putları yıkan özgürlüğü, kıyamı,rukusu,secdesi ondadır.Tek de kalsa sadık yürüyüşü sadece O'nun için ev inşaasıdır.O ev ki tertemiz, Allah'ın sınırları ile taşları yerli yerine konan,sadece Allah namına yürünen ev!
Dünyanın kirinden pasından kurtuluş,çölde tertemiz vadi,Allah'ın isimlerinin parladığı nuru ayn...


Musa (a.s )'ın firavuna sırtını dönmesinin kıyamı,rukusu,secdesi,batan dünyadan çekilme...sadece Ona yönelme aşkı,Yecüc Mecüce set namaz!
Davut (a.s )' ın zikri,Süleyman (a.s ) ın karıncayı gören gözleri,Zekeriya (a.s ) ın Yahya duası orucu namaz...
Dünyadan çekilmenin suspus olmanın orucu,kendine çekilme,Rabbe yöneliş,dünyalık tüm sesleri içinde kapatıp arınma,dünyanın kalabalığından kendi öz sesini bulma!Bütün zihnine yapışan dünyalık sesleri,görüntüleri seccadenin dışına bırakarak tertemiz yöneliş!

Meryemce dünya ile araya perde çekme..uza çekilme, tüm nimetlerin sadece Ondan olduğunu idrak ettiğin baş köşe...Meryem sancısı, iffet ile dokunmuş İsa (a.s ) hakikati...
Meryem'in dünyaya sustuğu İsa (a.s ) hakikatinin konuştuğu an...
Yakup (a.s ) ın gözyaşı, Yusuf (a.s )'a hasreti"Ben tasamı Rabbime söylerim."dediği durak namaz!
                                                                               
                                                                   

Yusuf (a.s ) ın güzelliği, ihlas ile koştuğu ırmak. Secdede alın çizgisi,rukuda azmi,kıyamda dünyaya sırt çeviren asil duruşu, kuyuda,kölelikte,zindanda,sarayda ciddiyetini bozmadığı namaz..
Lut (a.s ) ın dünyanın tüm pisliklerine sırt çevirişi namaz...
Şu'ayb (a.s ) ın ölçüde tartıda hile kuranlara,ölçüde tartıda hak ölçüde olmanın şanlı izi namaz...
Nuh (a.s ) ın gemiyi inşaası..
Muhammed ( s.a.v ) in nurlu yüzü,tekammülün zirvesi, pırıl pırıl parlayan güzel ahlak cevheri, secdede gözyaşı, rukuda azmi,kıyamda şanlı duruşu,ihlastan bir gram kopmadan Rabbe kavuşmanın zirvesi namaz...
Hamd alemlerin Rabbine
Selam tüm peygamberlere ve salihlere olsun. 

                       






Zaten onların yemeği "Zakkum"olacak."Zıkkım" kelimesi "zakkum"dan türemiştir.Cehennemliklerin doyurmayan yemeği.

Bu dünyada şükürsüz hiç bir şeyi beğenmeyen daima kusur arayan mızıkçı,dünyayı yese doymayan sömüren şımarıkların yemeği. Bu hakkı yenen mazlumların en küçük olana sevinci,şükrü cennette en güzel bahçelerde ağırlanma nedeni! Tabi sınavımızın da parçası yardımlaşarak sevgi ağacınıda büyütüp Allah'ın rızası ile cennette de buluşabilmek içinde. Ayrıca zalimin zalimliğine set olmak da boynumuzun borcu bu da cennet mertebelerine ehliyettir.

'Zıkkım'kelimesi argo geliyor kulağa fakat yediklerimizin cehennem yemeği olmamasını hatırlatan da güzel kelime!
Şımarık halleri terk ediş ve cennet yemeklerine kavuşma provası şehr-i Ramazan içinde oruç.O ne güzel Elhamdullilah diyen kalp,Rabbine şükreden kalp,nimetleri küçümsemeyen kalp, maddi ve manevi nimetlerin tümünün Allah'tan olduğunu bilen kalp!

Rabbine şükretmeyi bilmeyen kendi kendine büyük zulmün içindedir.Şükreden gerçek lezzetlere kavuşur.
Şımarık müsriflik ejderha ile yeme yarışına girmek gibidir.Yedikçe alevlenirsin...
Ateşini çoğaltırsın,nurunu değil! 
*
*
*
Zalimlerin mazlumların hakkını yenmesi ile ilgili @ilim_yolculugu instagram sayfasında okuduğum paylaşımda ki "Şu garibin hakkını her kim yiyiyorsa zehir,zıkkım olsun!"sözüne yazdım yukarıda ki cümlelerimi.
Atalarımızın Zakkum çiçeğine'Zakkum'ismini vermesinde bir hikmet olmalı her halde.Acaba,yenilir,yutulur olmadığından,sadece süs amaçlı olduğundan mıdır bilmiyorum?Zakkum çiçeğinin özelliklerini tam bilmiyorum.Fakat bu ismi taşımasında mutlaka bir hakikat vardır diye düşünüyorum. Allah bilir...


                 



#sahurluk

Yusuf'a giden yol...

Ben aciz yıllarca Allah'tan başka herkesten maddi isteklerim için istemeye ar ederken,malesef insanların gözlerine bakarak için için onlardan sevgi,acımak,şefkat, anlaşılmak istemişim!

Evet bu da Allah'tan başka her şeyden umut etmekti.Geç anladım. Zulümdü kendime...
Sevgi istediğimden darbe,acımak beklediğimden yüz üstü bırakılmaktı.Anlaşılmak istediğimde hayal kırıklığımdı.Ben herkese verebiliyor muydum peki bu değerleri?Yok değil mi?Eksik ve kusurlu insan beşer hali ile nasıl yetsin? Necm suresinde ki"Güldüren de ağlatanda O dur"Meryem suresinde 96.ayette ki " - İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân (olan Allah) onları (gönüllere) sevdirecektir."
Demek ki sevmelerimiz,gülmelerimiz,ağlamalarımız hep Ondan.Bunu anlayınca o kadar rahatladım ki insanlardan artık manevi olarak da umut etmedim.Kuş gibi hafifledim.Bir sürü yükten kurtuldum.Bana sevgi verenlerin sevgisinin kaynağının yine Rahman olduğunu bilmek öyle güzel ki.Sanki kim hangi sevgileri hak ediyorsa o sevgi ona nimet olarak veriyor.Ben de kimi seviyorsam onunda asıl sahibi Rahman,bunu bilmekte muhteşem,sen sevmek istediğin için değil Rabbin izin verdiği için o sevgi dairesine giriyorsun.Muhteşem bir düzen...
Rabbe sadık kullar ebedi olacak sevgilere kavuşuyor.Sahte sevgiler zaten olmayanlar...Rabbimiz en güzellerin saffında buluştursun bizleri ya Hû!
Sevgi açlığımızı, şefkat açlığımızı, anlaşılmak açlığımızı en güzellerin sofrasında kavuştursun Rabbimiz bize...


#iftarlık

"Bu ne zelzele!Belli çok biriktirmiş sin ,ne varsa içinde patlayacaksın bu bir netice,biriktirdikçe kendi kendinle!

Şaşırırlar!Hal bu ki sen hep suskundun,vakurdun,bazen güneş vurmuş olurdu yüzüne,bazen bağrın dumanlı,bazen başın ağrırdı,bazen yıldırımlar düşerdi de tepene sen onları da yutardın,varsın gezsinler derdin evim geniş...toprağım bol...kayalarım da var hani Allah adı anılınca yerinden sarsılan...Kaynaklarım da akar susayanalara su olsun diye.Yok ben sarsılmam zannederdim,hiç yıkılmam,bölük bölük olmam...ne kadar çok biriktirmişim içimde.Of ne kadar da dayanıksızmışım dağ gibi görünsem de...

Şaşırmayın ne olur,korkmayın da sadece bir Kaviy Allah diyin durulurum,süküt olurum yine yine sesinizi dahi size geri iade ederim.Anlatırım ne kadar biriktirdiğim varsa içimde...

Zilzal hem içinde hem yerde hem bağrında hem evinde

Ve anlatır o bir gün bütün haberleri...

Ve işte vurulur o zaman yapılan edilen yüzüne yüzüne...

Hiç mi şahit olmadık hem yüzümüze hem özümüze söylenen ,hiç mi patlamadık itiraflar deresinde...

Vallahi sarsılmam deme!..."
Bu yazımı bir kaç yıl öncesinde yazmıştım, tamamını Facebook sayfamda paylaştım.

İnsan hayatında depremler olur.Oruç depremlerden korunmak için de kalkandır...
#izmirdedeprem

                           
Deprem ansızın olur değil mi? 
Fakat daha öncesinde depremin olmasına neden olan etkenler yavaşca belirir,bizler fark etsek de etmesek de!
Birbirinden ayrılma,levhaların alt alta üst üste geçmeye çalışması, boşluk,çöküntü yani deprem nedenlerini araştırırsak,tam da toplum,aile ve bireyde gerçekleşen sosyal ve manevi deprem etki ve tepkilerini görürüz.
Oruç bir yıl boyunca olabilen bu etkileri onarma,bağları kuvvetlendirme,ayrılıklarıgiderme,boşlukları iyilik ve ibadet ile doldurma,çöküntüleri ihlas ile düzeltmedir de.En büyük depremlerden korunmak için açlık hali ile bir nevi artçı depremleri yürekte hissettirir. Yeniden Rabbimizin bizden istediği bağları sağlamlaştırmak için zaman ve zemin hazırlar,bir nevi çekirdek oluşur.Bu çekirdek ki oruç ayı bittikten sonra sulanmaya devam edilirse insanlık ağacı büyür.Kamil insan meyvesini verir.





Rabbimizin muazzam yaratışına hayran olmamak mümkün mü? 
Rabbini bilmeyen bu hayranlıktan kendini kaybediyor. Nevruz peşine takılıp yolunu kaybeden adam gibi!
Rabbimizi bilmez isek ne bilirsek bilelim zulümdür bize,güzellikler güzelliği ile çeker bizi,baş döndürüp kör eder,çirkin haller pis kokusu ile mide bulandırır,kör eder.
Rabbimizi bilmek muhteşem bir umut,sevgi,mutluluk verir.

Nurdur o,Rab verir,ne söner,ne kaybolur,ne batar...
Şehr-i Ramazan içinde oruç halimiz de Kerim kitabımız Kur'an ekseninde tefekkür deryasında Rabbimizin esma - ul Hüsnası ile yürümek Rabbimizi görürcesine bilerek secdelerde oNura kavuşmaktır da...



Karanlıklar içinde kalmış, hiç bir kurtuluş bulamayan insan denize batmış çırpınan, boğulan insana benzer.

Sıkıntı içinde olan insan derin denizlerde karanlıklara batmış gibidir.Onu sıkıntıdan kurtarmak,o denizin içinden çıkarmak gibidir.Söz ile bu kişiye teselli,yüzme bilmeyen boğulan insana "Yüz yüz!" demek gibidir.Önce denizden kurtarmaya çalışacağız ki o batan bu gayreti görsünde tutunsun bize.Söylediklerimizde batmaz o zaman,bal gibi olur,ışık gibi olur.
O kişinin karanlıktan kurtulması için en ufak gayret göstermeden,kıyıdan kıyıdan sözler sarf etmek;o karanlık çıkmazın içinde olan kişinin hiç hoşuna gitmez.
Fakak kurtuluşu için en ufak da olsa gayret edenin gözlerinin içine bakar, elini tutana sımsıkı sarılır.
Sözümüzün değerli olabilmesi için en ufak gayret önemlidir.Gayretsiz söz değersizdir.İster çocuk olsun ister yetişkin,sözünü,davasını gayret ile yükseltenler değer görür.
Şehr-i Ramazan bu gayretin bir fiil şehadetidir de.Allah'a yöneliş ile başlayan,karanlığı fark ederek yükselişi olan,berati bulup hilale kavuşanın her gün oruç niyeti,sözün gayretidir.Oruç niyetini gerçekleştirmek gayretin amel-i salihe dönmesidir.Allah için verilen sözlerin gayret ile taclanmasıdır.Sözü sözde bırakmamanın ödülü muhteşem güle kavuşmak gibidir.
Boğulan insan en yakındakilerden meded bekler.En uzak da onun çırpınışına çırpınanı göremez,duyamaz.
İyilik umanda, iyilik eden de Allah için çırpınıyorsa şehadettir.
Duamız var ise niyetimiz vardır, niyetimiz var ise gayretimiz vardır, gayretimiz varsa şehadetimiz vardır. 



"Allah rızası için yapmak! "
Ne demek?
Günlük hayatımıza başlarken bu Allah için, bu benim için, bu evladım için, bu annem babam için vs diyorsak "Allah rızası için! " eylemini yanlış uyguluyoruzdur.
Evladım için diye başladığımız işte,evladımız bize asi olduğu yerde tıkanır,eşim için dediğimiz yerde,eşimiz bize sırt döndüğü an biter,annem babam için dediğimiz yerde annemiz babamız bizle çatışsa kırılır,o için bu için fani ne varsa onun kaybolması, batması, sönmesi ile bizde de biter.
Bunu sabah kalkıp evimizin işini yaparken dahi anlayabiliriz.Ailemiz için diyerek iş yaparken,aile senin yaptığın işe değer vermez,umursamaz ve ya yapmaya mecbur gördüğü an o iş bize dev gibi yük olur.Değersizlik ve sürekli aynı işin içinde olmak yıldırır ve artık tabağı çanağı kırarcasına,söylene söylene iş yapar hale geliriz.
"Ben sizin için çalışıyorum da,siz ne bana ne işime değer vermiyorsunuz?"feryatları sıksık duyulur.
Bu hayatın her alanında böyledir. İş yerinde fazla gayret etsen ve bunu iş arkadaşlarının başına kalksan onlar"Bizim için mi yapıyorsun,paranı alıyorsun!"der,vs.
"Allah için yapmak!"eylemi bütün bu sorunları ortadan kaldırır.
Allah için bütün eylemlerini yapmak huzurun kapısıdır, ihlası bütünü ile hissetmektir.

Fecr saati uyanıp "Bismillah! "demek tam da ben Allah için bugün ki bana verilen nefesi,nimetleri harcamaya niyet ettim de demektir.


Bir sorumluluğu Allah için yapıyor olmak,evladımıza,ailemize,çevrenmize verdiğiniz değeri yere düşürmez bilakis aziz eder.Yaptığınız işi Allah'a sorumlu olduğumuzu bilerek yapmak gevşemekten ve isyandan korur bizi.
Yaptığımız işi severek yapmaya neden olur,birbirini tekrar eden ve gelişmeyen,taktir görmeyen bir iş gibi de olsa (görünse)...
' Allah için yapmak!' asiliklere, isyanlara,sırt dönemlere kalkan olur,inşa eder bizi!
Öfkemize hakim kılar,sabır öğretir,empati kurdurur,çözümler açar.
Sadece Allah için yaşamak ruhun kanatlara kavuşmasıdır.Hiç bir dalga geçenin dalgasına aldırmadan coşku ile gemi inşasıdır.Seni dünyanın batıp yutan,silen dalgalarından kurtaran asil iman,salihler gemisini,seni inşa eder.Gönüllük işidir bu,gönül verenlere verilir.
Sadece Allah için diyerek sorumluluklarını hakkı ile yapmak insanlardan minnet beklemeyi ve minnet ummayı kaldırarak ruhu özgürleştirir.Özü sözü bir olan haline gelirsin.
"Sadece Allah için yapmak"
Her çalınan havaya göre kalkıp oynamamaktır,Allah'ı hesaba katarak Allah ne diliyorsa ona uymaktır.Arzularına oyuncak olmaktan kurtulmaktır.
Şehr - i Ramazan içinde oruç "sadece Allah için yapmanın"an an şehadeti izidir de."Allah rızası için"diyerek başladığımız açlık niyetini Allah rızası için an an yaşamaktır.
Oruçlu her anında Allah ile yaşadığını anlar.İhlasın mektebi olur. Bir an unutsa yemeğe elini uzatsa,sonra hatırlasa "Ben oruçluydum" der.Allah'ın her an kendini gören olduğunu idrak eder.

Hayatına tam da yeni bir bahar gelmiştir, güller içinde ılık serin havaların tatını yeni yeni yudumlarsın, ektiklerin meyvelenmiş boy boy olgunlaşma demindedir.

Fakat bolluk arttıkça da pencerelerinizi rahat açamazsınız. İlla ki korunmaya devam etmek zorundadırsınız.
Her bolluğun içinde sivrisinekler hasıl olur, sesleri ile canınızdan bezdirir.Sizin sizden haberiniz yokken sizden kan almasın diye yine bir korunma yapmak zorundadırsınız.
Oruç işte o korunmalardan biridir de...
Fasıklar (günahda ısrar edenler)bizden biz kendimizden bihaberken sinsice kan çekerler.
Bizim en zayıf noktamızı bilir,çaktırmadan dalar, bizi kaşındırır,huzursuz ederler.
"Bu sıcakta oruç tutulur mu?
Tutma ya ne olacak?
Oruç tuttuyorsunda ne oluyor?"vs..sözler sineğin içeriye dalması gibi kalbi ısırır,huzursuz eder,uyutmaz,bilinci bozar.
Gerçekten bu içerden dışardan gelecek vızıltılar, Kur'an bahçesinden takva elbisesi giyen,ilaçlanana tesir edemez.
Şehr-i Ramazan'da açlık ve tokluk halimiz de bu sinek vızıltıları ile fasıkların bizden nasıl kan almak istediklerini de anlar hale geliriz. Fasıklar insanın açlığından da tokluğundan da faydalanır.
Uyanık olalım, bir sinek vızıltısı bir gecemizi zehir edebildiği gibi bir fasık bir ömrümüzü zehir edebilir.
Takva elbisemiz,ibadetlerimiz bize korumadır.


Öyle bir acı yaşarsın ki ,nefesin kesilir, açıkma hissini de kaybedersin...
Değil mi ki zalimler o hissi mahşerde tatacak!Kaybettiklerinin yürek yakan alevi göğüslerine çıkacak,ne doyacaklar ne acıkacaklar,doyum vermeyen toklukların başında iştahsız ağlaşacaklar...
Rabbimiz bizi acının anası olmaktan koru!


Cuma süresini okurken fark ettim. Şehr-i Ramazan içinde oruç ruhu ile cuma süresini duymak!
Sanki ilk ezanı duymak gibi,yeni taze gül kokulu ses!
Sanki şuracıkta peygamberimiz Hz.Muhammed'in ( s.a.v ) "Bilal ezan oku!"sesini duyar gibi duygulu.Tam yanı başında...
Gerçek iftarı ahrette olacak olan müminlere inşirah olan sözler. 
Bir kulak verince oruç ağız,yerde ki ve göktekilerin zikrini tam yürekten duyuran!
Ümmi peygamberin sancılı yürüyüşü, kendimizden hiç yabancı değil,bizden yiyip içen insan,kul peygamber! Rabbinin sözlerini duyuruyor halen harf harf her sesi taze muştulandırıyor,tam unutuldum zannederken.
Şimdi şuracıkta taze yeni,hal bu ki bu sofraya oturmadan biraz evvel yine bir dalalete dalmıştım.
Şimdi şuracıkta kitap ve hikmet söylüyor,temize çıkayım diye, parlak olayım diye...
Niceleri de var belli ki müjde,daha henüz ona katılmamış fakat bekleyen! 
".. Ve huvel aziz-ul hakim"(cuma suresi 3.ayet)

Şimdi ben de bu hoş sadayı duyuyorken kalpten, o kitap verilip de kitabı hayatına indiremeyenler gibi mi olacağım! Şu oruç ağız,kendimi Rabbime dost zannederken...
Bu muhteşem çağrıya kulak vermeyecek miyim?
Şölen mi var ta ötede,ne dir bu açlık susuzluk?Hevama hevesime mi döneceğim,şimdi burada!

"Cehennem ateşi daha sıcak..."(Tevbe 81.ayet)
Bu sıcakta bu sefer ne ki?
Seferlerin,rızıkların en hayırlısı şimdi burada ellerimizde,secde yerinde,Rabbimizin dur, duy dediği yerde! 
Allah'ın sözü hep taze...dur,duy,dinle..."Haydi felaha!
Peygamberimiz halen minberde!
Kulak ver".. vellahu hayrurrazikin"(cuma suresi 11.ayet.
Şahit peygamberimiz makam-ı mahmud'da...

Dün başka uzunca bir yazı ile uğraşırken dün#iftarlık yazı kavuşturamadım.Yazdığım o yazının içinde de azcık kayboldum.Aslında olur insanın yetişemediği iftarı, ahrette açılacak olan.Ah pişmanlıklar ile dolu ziyan edilmiş açlıklar ve tokluklarımızdan Rabbimiz bizi korusun...
Kim istemez bozulmayan bal ırmaklarına kavuşmak!Bak şuracıkta şahit dut ağacı! Bizi bekleyen ummadık açılışlara...
Ya Halık yâ Berr yâ Musavvir Hû...





#sahurluk

Hani her bahar birbirinin tekrarı gibidir değil mi?
Hayır değildir, o da her birimizin yüzü gibi ayrı ayrı kelimedir imzadır,şuledir.Ne her yerde bahar aynıdır,ne de her bahar aynı bahardır, biz de her aynada kendimize b/akışımız ilk ve sondur,bir tekrarı olmayandır.Her bakışımız bir vedadır.
Çocuk elbisemizin sessizce üzerimizden çıkarılışı gibi...
İlk defa gördüğün senin resmini bel ki bir defa daha bir benzerin torunun ile yüzleşirsin.Fakat sen bir önce ki benini ellerinde tutamazsın,akar,akmak zorunda!
Her bahar gibi,her yüzün gibi ruhunda aynı iklimde duramazsın,akman gerek halden hale uykulardan uyanman gerek!
Bu bahar tuttuğun oruç bir başka bahar da aynı olmayacak,sen hep yeni bir sen ile tutacaksın!
Senin yeni bir sen ile tuttuğun oruçta aynı hallerin benzerlerini duyacaksın,fakat aynı olmayacak!
İnanmıyorsan orucun şahit bu hale,aç halin ile tok halin ile oturduğun sofra aynı mı?
Ya da sofranın baş köşesine hasta hasta oturtulmandan ne duyarsın?

#iftarlık
Hiç tanımadığın ve hiç tanıdığın olmayan bir şehre giderseniz ilk kaybolmuşluk hissi yaşarsınız.

Aydınlık ve bir benzer şehir olmasına rağmen ruhunuz üşür.
Köşesi bucağı belli olmayan karanlık bir labirent gibi...

Bu yeni bir kitabı daha önce duyduğunuz ve duymadığınız kelimeler ile okumak gibidir.
Tanıdık kelimeler ile haşir neşir oldukça tanımadığımız kelimelerle de yakınlık kurmaya başlarız.Bu sabah uykudan uyanmamız gibi de,belleğimiz yeniden iade edilir bize,tanıdık olduklarımız ile tanımadıklarımızla bağ kura kura yeni bir sayfa,yeni bir aydınlığa kavuşuruz.
Bu fecrin ağarması gibi,siyah iplikten beyaz ipliği seçme hali...
Rabbimiz bize bizi,bizi size tanıdık etmese ruhumuz nasıl bulacaktı sûkunu...
Kur'an şehrine ilk defa gelen içinde bu böyledir,tanıdık hallerimizi göre göre tanımadıklarımıza da yakınlık başlar.Yolu izi belli olmayan o şehir değildir,yolunu izini bilmeyen bizim kaybolmuşluk hissimizdendir.Ne kadar tanımaya başladıkça,izler,yollar,duraklar,tekrarlar,sûkunlar açılır bize,bazen bir elif miktarı yürürken bazen kanatlanır ruh dört elif miktarı gezeriz.
En güzeli de nedir biliyor musunuz dostlar, güzeller güzelleri bulur.Kaybettim,unutuldum dediğimiz yerde...
Daha da güzeli,zirvesi o şehir Rabbimizin imzası, mührü,şulesi!Tanıdıkça,tanıdık olduklarımız ile Rabbi yakın,yakından idrak etmenin en güzel öznesi...
İsim isim buluruz Onu,en güzel isimlerin sahibi,tanıdıkça isimleri tanıdık olur bize.Esma esma kanatlanır ruhumuz,yakın olur,yakına kavuşur.
Yâ Malik-ul Mülk Zül Celâli vel İkram Hû. ..

Şehr'i Ramazan Kur'an içinde bin aydan hayırlı geceyi buldurur bize.Tâ ruhun beyaz ipliğe kavuşuncaya kadar...



" Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür." (Lokmân suresi 13.ayet)
*
*
Baba/ hz.Lokman dili ile verilen öğüt İbrahim'ce (as )bir yürüyüş gösterir.

Lokman suresinde hz. Lokman görünürken,hz İbrahim'in Allah'a ortak koşan babasının izlerini de bize gösterir.
Ankebut suresi 8.ayet bağlamı ile de düşününce(bu ayetin Ankebut suresinin içinde olmasında da büyük bir bağ görüyorum ki)Ankebut evi misali Firavun,Karun,Haman sistemi içinde yani tatlı ipek gibi döşekler içinde büyümeyi anlatır. "Şaşalı büyüleyen bir hayatın içinde doğmuş olabilirsin!Dikkat et sana öğüt verenlere,bağlı olduklarına!"der gibi
Adeta seni Allah'a ortak koşmaya zorlayan ana,baban olsa onu dinleme"der gibi.

Allah'a ortak koşmak 'zulümdür' yerine,'suçtur'da denilebilirdi.Fakat'zulümdür'denmiş.
Allah'a ortak koşmak kişiye zulüm olarak yeter...
Peki nasıl zulüm olur insana?
Ortak koşan farkında olsun olmasın bir çok ilahı olur.Bir çok ilahın olması demek binlerce isteğe secde etmektir. 
Kişi kendini ortak koşsa kibre girer,kendini göremez,kendinde kaybolur.
İbrahim ( as ) ın babası gibi,kendi yuğurduğuna inanır,batıp,kaybolan,sönen şeylerin ardınca gider.
Allah'a ortak koşmak batan,kaybolan,sönen şeyler ile batmak,kaybolmak,sönmektir.Kavimlerin helakına nedenlerine bakınca bunu görürüz.
Ortak koşanlar yeryüzünü kendi yaratmış gibi yürürler,burunları havada gözleri aşağıda somurtur şekilde.Sesleri ise hak ve hakikat için çıkmaz.Çıkarları için haykırırlar.
Af buyurun nesillerini ise eşekleştirirler.


Sadece nefsi aşırı beslenen nesil zaman ile körleşir.Benlik pompalanan nesilden küçük ilahcıklar oluşur.
Adeta bize "Ey insan babanın oğula oğulun babaya fayda etmeyeceği gün gelmeden evvel,ey baba,ey anne evladını kendine taptırma,kendin de evladına tapma!"der. 
Kendine taptıranlar kendilerinin ya ölümü ve ya başka bir ayrılık nedeni ile evlatlar bir an da bomboş kalıyorlar.Evladına tapanlar,evlatlarının,isyanı, nisyanı yada ölümü ile yine bomboş kalıyorlar.
Hz.Lokman dili ile acizane benim öğüdüm de bunlar.
Hikmet ile dolu kerim kitabımız Kur'an'da baba modelleri vardır. 
En belirgin olanı şu an aklıma gelenler,Hz.İbrahim ile babası, Hz ibrahim ile oğlu,Hz Zekeriya ile oğlu Hz Yahya,Hz Davut ile oğlu hz.Süleyman,hz
Yakup ve oğlu Yusuf,hz Yakup ile oğulları,hz.Lokman ile oğlu,hz Nuh ile oğludur.

Kur'an'da kısalar içinde olaylar ve babanın evlada duası, evladında babaya duası kalplerimize duyurulur. Hayatın temel taşları Allah'a ortak koşmayan nesillerden yerli yerine oturuyor. Allah'a ortak koşanlar ise bu temel taşları yerinden oynatıp bozuyor.
Kur'an'da anlatılan baba oğul ilişkilerinde büyük öğütler var o belli!Baba-oğul ekseninde Kur'an'ı tefekkür etmek gerek. İnşallah nasibimiz olur.
Oruç ağız Kur'an'da ki baba oğul modelleri ile yeniden kendimizi gözden geçirmemiz gerek.Haydi Bismillah,kolay gele bize!
@ikraela



İyice ferimiz tükendi değil mi?
Bu koşu yarışında hedefe ulaşmak için harcanan son nefesler gibi...
Dil damağa yapıştı,susuzluk zirvede...
Doğum gibi...
İnsanın nura kavuşması öyle kolay mı? 
Yasla başını YâSin'e,dinle kalp atışlarını,hak batıldan ayrılıyor. Fur'kan verilecek kalp evine...ara secdelerde...



Halen çok mu soğuksun ,yakına gelmeyince ısınamayacaksın!
Isınmayınca açılmayacak pencereler...

Ne bekliyorsun,yaklaş!
*
"....Secde et ve yaklaş!"Alak suresi 19.ayet
*
Abdestin sahih ve ciddi olsun, niyet et temiz olacağına,tertemiz var,kovulmuş şeytanın vesvesesi,ihlas ile yürüyene dokunamaz.
Hadi yakınlaş,yüreğin ile dokun kerim kitabın Kur'an'a.Dokusun seni açılsın pencereler,duy nefeslenmiş sabahın koşarak gelen kokusunu! 

"Ikra’ bismi rabbikellezî halak(halaka).
Alak suresi 1.ayet


1.bölüm
Kızımın odasında otururken kitaplığına gözüm daldı bir an...
Birkaç kitapta gezindim.Başlıkları okudum,yazar isimlerine baktım. Kitaplar bizim evde olduğu ve arada sırada gördüğüm halde,yakın olduklarım ve çok yabancı olduklarımı farkettim.Yakın hissettiklerim aralarında okuduklarımdı.Bir kaç tane,içinden duygu aldıklarım ile daha bir bağım olmuş mesela.
Yazarının duygu ve düşünce dünyasında gezmekten yazarını merak edip,hayatını araştırmış sureti ile de yakınlık kurmuşum.Az bucuk...
Fakat ikinci defa okumak istediğim kitaplar nadir olmuştur.
Kilerde bekleyen temiz su gibi kitaplarımda var,tekrar tekrar içilmeyi bekleyen,içtikçe de bitmeyen bilakis kaynayan,kaynak kitaplarım var.
Bizim evde herkesin kendi kitapları kendi odasındadır,arada bir birbirimizden nasipleniriz.
Kızımın (kilerinden)kitaplığına öyle duygu ve düşünce ile dalmışken,en çok yakın olduğum kitap ile göz göze gelmem,bir bebeğin tebessümünü kondurdu kalbime...
Kerim kitabımız, bize şahdamarımızdan yakın olan Rahman Rahîm'in sözü! 
Ne de güzel tanış olmuştuk o söz ile,sözün sahibi hiç yabancı değil şahdamarımızdan yakın bize!
Yani beynimize giden en hakiki yoldan daha yakın olan Rahman Rahîm'in sözü.
Kalbimizden direk sapmadan beynimize ulaşan söz,hemen şuracıkta, bizi bize duyuran,bizi bize bulduran,hakkı batıldan ayıracak furkan veren,nur olan beyni aktif çalıştırıp şuur kazandıran,o şuur ile kalbi coşturan nur olan söz.
O ne güzel söz,o ne güzel sözün Sahibi...

2.bölüm
Her yerde Onun izi,şulesi,hecesi,kelimesi,cümlesi,ismi, mührü, imzası,o kadar yakın ki her an duyan,işiten,kendini zikredeni bilen,zikredeni zikreden,o muhteşem sözünü en güzelin (s.a.v ) in kalbine vahiy eden!
Biz sevdiklerimizin yüzüne samimi bir tebessüm ile "sevgi"kelimesini ekebiliriz.O da yine Kerim Rabimizin ikramıdır.
İnsan yakın oldukça,yakından hissettikçe hiç görmesede seviyor,kelimeler ile ismi bir araya toplanıp nakş oluyor ruha..
O isim artık yabancı olmuyor.
Biz peygamberleri de böyle severiz.Kur'an'da bizden olan öyle sesleri var ki!
Duyunca yakın oluyoruz,sımsıcak,açılıyorpencereler.
Daim yakın olan Rahman'ı şimdi ki gözlerimiz ile görmesekte biz Onu şah damarımızdan yakın biliyoruz.Biz şah damarımızı göremiyoruz diye o yok değil değil mi?
Şah damarımızın sesi parmak uçlarımızda,yeter ki dinle,yakın ol aksın sana kelimeler Bismillah ile kalbini bağla Kur'an'a o yolunu bilir,gözlerinden pıtır pıtır akınca damlalar anlarsın, daha asla kopamazsın,kalbinle bağlandın!




Dersini ciddiye almayan ve üşengeç öğrencilerin nasıl dersten bihaber olduğunu, ,ders anlatılırken dahi bakar kör ve sağır olduğunu bilirsiniz! Dersi yazdırsanız dahi o kendi heva ve hevesinin peşinde olduğundan asla öğrenmez,anlamaz,sadece arada işine geleni duyar,işine gelmeyeni hiç umursamaz hatta dalga geçer.

Öğrenciler arasında masumlarda vardır,anlamak da zorluk çekerler fakat anlayabilmek içinde büyük gayret,ciddiyet gösterirler.Bunlar da bilinir ve sevilir,onlara elinizden gelen desteği de yaparsınız.O masum çocuk öğretmeninden aferin almaktan da çok mutlu olur.öğretmeninin rızası içinde çaba gösterirler.

İnsanların eli ile inşa olan okullarda ki haller insanın kemal yolculuğudan izler taşır.
Dünya okulunda ki haylaz çocuk belki gün gelir Adem'ce (as)hatasını anlar ve durumunu düzeltmek için Musa'ca (as) yürüyüşe çıkar. 
Ya da keyfine dalar,hatada ısrar eder,duymak istemez,görmek istemez iyice köreldikçe körelir,sağırlaşır, nefsinin sesine kulak vermekten nefsi de canavara döner,doymaz,tatmin olmaz,hayatı keyfi ile geçse de sonu hüsrandır.Batan,kaybolan,sönen dünyalıklar ile batar gider.
Oruç yeniden kendimize dönüp bakmamızı da sağlar.Affın kapısına alır,oruç oruç yükseltir.






"Çünkü o rablarına gıyabda saygı besliyenler yok mu, muhakkak ki mağfiret ve büyük bir ecir onlar içindir"

"Sözünüzü ister sır tutun ister açığa vurun, çünkü o bütün sînelerin künhünü bilir"

" Bilmez mi o yaradan ki o öyle latîf, öyle habîr."
" O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O’nadır."
Mülk suresi 12.13.14.15.ayet

Dönüşümüz ancak Ona...
O ne güzel Latîf O ne güzel Habîr...
Oruç sinemizde Rabbimiz ile aramızda olan bir sır.
Ondan kaçış var mı? 
Kendimizi kandırsak,oyalasak Ondan kaçış var mı? 
İyi ki yok,iyi ki yok,iyi ki yok!
O Rahim-un Vedûd!

"Vestagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi, inne rabbî rahîmun vedûd" 
(Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin.
Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.) Hud suresi 90.ayet

Bize O Latîf Olan Habîr'in yarattığından başka rızık var mı ki?
Ey bizim Rahim-un Vedûd Rabbimiz hamdimiz,sevgimiz,övgümüz,şükrümüz Sana.
Seni bilmek,Seni saymak bize Senden ikram,sana saygı duyarak yaptığımız her eylem çiçek çiçek açıyor ruhumuza.Sana saygı duymak şerefimiz,onurumuz.Baki et Rabbim.
Ya Hû Bakî Hû!



1.bölüm
Şehr-i Ramazan içinde oruç ruhu ile kerim kitabımız Kur'an'ı mukabele ettik,artık sona doğru cennet ve cehennem sahneleri ile bolca karşılaşıyoruz.
Ya yolun ahiri cennet ya cehennem...
Dünya tarlasında herkes yaptığını götürecek,arz'a ateş olan ateşini taşıyacak,arza cennet olan cennetini taşıyacak.
Mukabelelerde kavimlerin helak nedenlerini yeniden hatırladık.

"Medyene de kardeşleri Şuaybı gönderdik, dedi: ey kavmim! Allaha kulluk edin, sizin ondan başka bir ilâhınız daha yok, hem ölçeği, teraziyi eksik tutmayın, ben sizi bir hayr içinde görüyorum ve ben size muhıt bir günün azâbından korkuyorum"
"Ey kavmim, ölçeği ve teraziyi tam dengi dengine tutun. İnsanların eşyasına densizlik etmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk ederek fenalık yapmayın."Hûd suresi 84.85.ayet

Ölçüde ve tartıda hile yapan Şu'ayb kavminin izlerini kendi güncel dünyamızda halen güncel olduğunu görüyoruz.Peki onların başına gelen felaketlerin bizim başımıza gelmeyeceğini mi zannediyoruz?

Bu felaketler sadece görsel doğal felaketler değildir.Bu felaketler ölçü ve dengeye sadık olmamaktan insanların başına inip duruyor.

2.bölüm

En basiti bir pazarda teraziler kurulur,terazi dengeli de çalıştırılabilir,fakat tezgah sahibi ölçüyü tezgahında bozmuştur.Biliriz bunu,tezgahın önüne parlatılmış can çekici iyilerini koyup arka saflara kötü ile karışık ürünler. Yanılıp alan kişi evine çöp taşıyor. Onu zorla taşıyan, kırk kanaat alan kişi çöple karşılaşınca hem kendine kızıyor hem satıcıya lanet okuyor.
Paslanmaz denildiği için aldığı ürünü,her defasında paslanırken gördükçe"paslanmaz dı hani!"diyerek içinde onu söyleyenin bir hilakar yalancı olduğunu tekrarlar durur.
Bu hile yapanlar negatif duyguların kendilerine dönmeyeceğini zannederler.Fakat eder,şahidiz buna.En başta kendilerini kandıra kandıra şuurları kalmaz,şuursuz insanda her tür hataya yuvarlanır.
Mütaahit,mimar Allah'ın sünetullahına göre hak ölçüsü ile yapmadığı,sırf daha fazla kazanayım diye eksilttiği,fare yuvası,kutu kutu dolaplar gibi yaptıkları evlerin vebalini çekmez mi?Çekiyorlar şahidiz.

Ekranlarda insanların ölçüsünü dengesini bozan herbir yayın sahibi kendine dönüp bakmalı!Neden olduğu,her dengesizlik kendinin başında da fırtına olup döner.Şahidiz!

Hayat kadar örnek çok!

İnsan Allah'a öz bir saygı ve sorumluluk bilinci ile yaptığının arz'a semaya tüm canlılara zararı olur mu diye düşünmüyorsa zarardadır.
Rabbimizin bizim için istediği takva ölçüsüne sırt dönenler bir çok felaket ile karşılaşır.
Kur'an ayetleri hep günceldir.Takva sahiplerini hidayete kavuşturacak ölçü,denge ondadır.
Rabbimiz bizi affet,bize mağfiret et!Bizi ölçüyü ve dengeyi bozanlardan olmaktan koru!Bizi ölçüyü ve dengeyi ayakta tutanlardan,diri tutanlardan eyle!
Amin ya Muîn





Suyu seyretmek ile suyu içmek aynı değil, suyu içmek ile suda yüzmek aynı değil!
Kerim kitabımızda rahmet olan su gibi,temizleyen,temizleyici,şifa verici...

Kıraat,tefekkür, tezekkür,tilavet,şerh...

Onun seyretmek,dinlemek şifadır inanmış gönüllere...
Onu içmek onu anlamı ile okumaktır.
Onda yüzmek anlam denizine kavuşmaktır,inciyi mercandan ayırmaktır.
Biz ağzımıza aldığımız şeyi öğütüp damağa alınca hazmeder hakkı batıldan ayırır kan,süt ırmaklarına kavuşuruz.
Kur'an maide sofrasıdır da ,onu anlamı ile okuyana hak ve batılı ayırt edecek Furkan kazandırır.
Onu öğütmeden yutana değil!
Onu öğütmeden yutan hazmedemez ve kuru bilginin ötesine geçip anlam denizine kavuşamaz.
Ve en başta kovulmuş şeytanların kalbi bozan vesveselerinden Rahman Rahîm Allah'a sığınarak o sofraya bir yay boyu yakın oldukça o ona açılır. 
İnsanın sadece arada yüzünü gördüğü insan ile sımsıcak olduğu yakın olduğu aynı değildir değil mi?
Hangisi kendini samimiyet ile açar.Yakın olduğumuza kalp ile bağlanmışsak kopmaz bir bağ olur.O kalp bir de Allah'a bağlı ise kopmaz bir ipten bağlanmıştır.

Dostlar henüz sadece suyu,yemeği seyrediyorsak o ağaçlar altında sular akan cennete kavuşmamışızdır.Açızdır halen, iftarımız olmamıştır.
O yakınlığa kavuştuğumuz anımız bin aydan hayırlı gecemiz olur. Bir ömrümüzün karanlık içinde geçtiğini görürüz,kendi hallerimiz ile Kur'an sofrasında yüzleşiriz.En çokta en yara olan derdimiz bize Kur'an ile merhem olur. 
Kadir geceniz/gecemiz mübarek olsun.Her bir ayetin yüreğimize inmesi kadirdir.O zaman ayet ayet yükselmek ne güzel ta tan atana dek!Tan atması demek hayırlı yüzüşe geçmektir.Yüzüşümüz hayırlı olsun. Selam,sevgi,hürmet ile...

İkra ela
@ikraela instagram





"Yumurta dışarıdan kırılınca yemek olur,içeriden kırılınca kuş olur" bu söze şahidiz hepimiz.

Musa (as)ın annesi gibi bize düşen evlatlarımızı bir müddet korumak ve İslama ısındırmak.Rahman Rahim'in dilemesi ile o içte kemalini bulur.
Zorlamak değil yani vaktinde ısıtmak önemli.
Kadir kelimesi Kader kelimesi ile aynı kökten.

Bir aydır nefsini tutan,iradesi güçlenen insan kendini hakka,özgürlüğe kavuşturacak kanatlara kavuşturulur.Tabi ki bu yine Kur'an talebesi olarak.
Kanatlara kavuşmak yerin daralması ile içten kırılmaya neden olur!Kanatlara kavuşan uçsuz bucaksız bir gök ve yer sofrasına kavuşur. Mesele uzun...
Kadre kavuşan bu iç kırılma ile karanlıktan Nura çıkar.
Rabbimiz bu nura oNura hem çocuklarımızı hem bizi kavuştursun.Amin ya Muin.
@ikraela

#kadirgecesi #iftarlık#sahurluk#oruç#Ramazan#vahiy






#sahurlukÇocuklara bir şey alıştırılmaya çalışılıyorken ödüller verilir. 
Mesela şehr-i Ramazan içinde oruçlu ailenin bir bireyi olan çocuk oruç tutmak ister.
Biz bunu mutluluk ile karşılarız,sahura kalkması ayrı sevinç olur,oruçlu olduğunu unutup yiyip içmesi neşe kaynağımızdır.O oruçlu diye baba ona özel yiyecekler getirir,anne ona özel yemek yapar,neneler,dedeler hediyeye boğar.
Hatta baba oruçlu çocuğunu omuzuna alarak evin içinde volta vurur.

Günün kahramanı olmuştur çocuk.
Kendi kendine der"Bu oruç nasıl bir şey beni ne değerli yaptı,ne yükseklere çıkardı. Bak babamdan da yükseğim.vaay! "
Güzeldir ve özeldir bu haller, 
Ancak eğer bu maddi manevi ödül şölenin içinde anlam yoksa,yarımdır,sakattır eni sonu çıkar ortamı tükenince anlamsız görülen terk edilir.

Çocuklarımıza şehr-i Ramazan'ın ruhunu hissettirebilirsek,o ruh o hevasına dalmadıkça diri kalır.
Şehr-i Ramazan ruhu da yine cami,Kur'an okuma,peygamberlerin güzel ahlaklarını hikayeler,kısalar ile tanıtma ,kainatı esma-i hüsna ile tefekkür etme ve kendi takvalı hal dilimiz ile olabilir. 
Çocuğa Kur'an'ın anlamı ile tanıştırmak bu ruhu derin hissetmektir.

Bunu birlikte camiye giderek yapabilirsiniz.Allah'ı anlatan kitap alabilisiniz.Fakat çocuk en çok Kur'an ile yakın olsun bu çok önemli!
En önce çocuğun ruhunu uyandıracak,duyuracak ayetlerin yerini Kur'an'da seçin.Bunları çocuğunuzun 
sevdiği öğeler ile ayraçlar yaparak yerlerini belirleyin.


#sahurluk

Erkek çocukları araba,kız çocukları çiçek vs sever,çizip yapamazsanız renkli çıkartamalar,resimler var ondan alın.
Fatiha suresinin anlamı ile başlayın.Bakara suresinin ilk beş ayetini bir daha ki camiye gelince okumak için belirleyin.Tüm Kur'an'în anlamını çocuk yaşı ilerledikçe okusun.
Siz Peygamber kısası olan yerleri,Rabbimizin esmalarının bolca anlatıldığı yerleri işaretleyin ve okuyun.Haşır suresi son iki ayeti, Hadid suresinin ilk ayetleri, ayetel kürsü, bunları sıra ile okuyun.

Kısalara "Hadi bu kıssayı gözlerimizde canlandıralım"diyip,gözlerinizi kapatarak kıssayı düşünmesini sağlayın.Esma-i hüsna olan ayetlerde beraber esmayı tefekkür edin.Bu esmanın ışığı nerede var acaba oyunu oynayın?
"-Caminin mimarisi Alim esmasında bir ışık! "gibi...
Çocuğunuz ile bu ortamdayken sıcacık olun,olun ki o camide sizin sıcaklığınızı siz olmadığınız zamanda hissetsin,cami de ona hep sıcacık olsun.Anne kucağı gibi...

Ne yazık ki bu yazı dünkü günün meyvesi,çekirdeğini sulayıp beslemek sizin elinizde!Ramazan sonu demeyin.Başlayın ve sulayın,ihmal etmeyin.İhmal edilen fidan solar,siz elinizden geleni yapın,taktir Rahmeti sonsuz Rahim-un Vedûd'un.
Çocuk zaman ile Allah'a abd olarak nasıl yükseldiğini görsün inşaallah.
@ikraela




Şehr-i Ramazan'ın son ışıkları inceldikçe inceldi.Son demler,nasiplenenlere selam olsun. 
Bu ne kutlu tavaf,bu ne güzel secde...Hiç bir harfini yerinden etmeden tamamlanan kutlu sefer.
Seferini kutlu kılanlara selam olsun. 
Bir fırsattı,ateşin içinde takvaya sadık olanlar kazandı. 
Bir fırsattı ve hayat içinde Rabbimizin rızasını kazanmak için oluşan fırsatları anlattı. 
Hasta yatalak kardeşinin son nefesi gelmeden onun başına kalkmayacağın hizmetin gibi!

O sana nur olacak fırsattı. Yatalak kardeşin ölünce ona yapmadığın hizmetin pişmanlığı derin olur. 
Ya da düşeni kaldırabilecekken kaldırmamanın!
İşte Ramazan bir fırsattı bunları bize anlattı, rüya oldu yapıp ettiklerimiz,yoruma açık, sahih rüya,hüznü düştü üzerimize, şimdiden hasrete daldı yüreğimiz,
"Rabbimin rızası için bir fırsatım olur mu?"
Olur,halen nefes alıyorsak olur!
@ikraela

( Fotoğraf dünkü çekim,bugün biraz sisli gökyüzü, hilal de iyice inceldiği için elimde ki kamera yeterli olmadı. :)) Olsun ama bu sözleri düşürdü ya kalbime Elhamdullilah )






Aşağıdaki tefekkürümü bir takım yerlerde rast geldiğim,"kandiller yoktur,kadirgecesi o gün değildir."gibi sözler için yazdım. Bugün dünün meyvesi güzel bir tefekkürüm vardı, onu yayınlayacaktım.Neyse o arefeye kalsın!
Ramazan ayı tefekkürlerim bir ayda iki öğüne sığmadı,sığmazda onun bir ömre sözü vardır,bir ömrü inşa eder.
Dua ile...
*
*
Bahar gelince nasıl onun temsili nevruz bayramdır . Kadir gecesi diye kutlanan gün de öyledir.
Fakat bir kadri bulma sürecinin zirve temsilcisidir.
Nasıl ki bahar gelince tüm ağaçlar birden açmaz,bir gün kaysı açar öteki gün kiraz...onun gibi...
Üç aylar süreci bize bir kulun Allah'a yönelmesi ile başlayan miracını bu miraç ile günahını fark edip berat basamağına yükselmesini bu tevbe ile bir ışık aramasını bu hilali bulma ile nefsi tutma yolculuğunu bu yolculuk ile anlam denizine kavuşmasını anlatır. Bu anlam denizi kişinin Kur'an ile yakın olunca kalbine inen ilk ayettir.Bu ayet yağmur gibi unuttuğu öz duygularını canlandırır.
Bu nefsi temizleme aşaması kemal yolculuğudur ve bitmez yeniden imanı imtahan edilir.Ramazan sonrasında ki aylar bu süreci anlatır, kemalin noktası İbrahim'i yola düşmektir.Bütün putları yıkan kalp evini inşa etmektir,kemali arafattır yani marifet dağı.Onun hakikati de nefsini kesme ile tamamlanır.Nefsini kesen Muhammed (s.a.v ) güzel ahlakına kavuşmuştur.
Yok kesmeyende yeniden ahseni takvimden esfeli safiline düşer.





Hakikat böyle kainat gibi döner bize son nefes dek.Oldum diyen ölmüştür ancak. 
Bir çekirdek filizlenir ağaç olur meyvesine kavuşur, meyvenin olup yere düşmesi yeniden başlamadır.
Yani bu günler,aylar,geceler önemsiz değildir. 

Son on günde aramanın nedeni herkesin aynı zamanda aynı anda kemali bulamaması gibidir. 
Semboller ve hatta Kur'an sürelerinin isminin ne kadar önemli olduğu insanlar anlamdan uzaklaştığı için kaybolmuştur.
Ziyaretlerde mum neden yanar diye sorgulamadan, önce insan kendine, onu dilek aracı eder.Herkes yakıyor diye yakar. Bilmez ki Allah kulu bir zamanlar bir mum olmuş,çevresini aydınlatmış.Onun misalidir mum.Allah kulunun eserlerini diri tutarak o mumu yakarak çevrelerini ve kendilerini aydınlatmaları gerekirken, ne yazık ki sembolü tılsım etmişler.
Ayrıca mum sadakadır da karanlık ortamları aydınlatmak için. 
Ayrıca insanın manası çöpe atsak ondan geriye ne kalır yürüyen ölü. 
Maddesini çöpe atsak geriye ne kalır?
Manayı anlatacak birşey bulunur mu?
İnsan maddesi ve manası ile bir bütündür. 
Kur'an'da bizim hallerimizi bize anlattığı için aynıdır, kabuğuda haktır, içide haktır, özüde haktır. 
Cevizin hali bunu çok güzel anlatır....
@ikraela



Evini dekor eden bir aile,ilk gün sanki yeni bir cennete girmiş gibi çok mutlu olur. Fakat birkaç gün içinde alışmaya başlar,haftalar sonra kusurlar bulmaya başlar daha sonra sıkılır yeni değişiklikler arar.Maddi durumuna göre bu değişimi uygular.
Tokluklar bizi bıkınlığa,ayrıntıya,doyumsuzluğa sürükler. Çocukken yediklerinin tadını alamaz tokluk sofralarında. O kadar çok tokdur ki usanmıştır.Hep aynı lezzet gözünde görür.Bu nedenle hep daha yeni lezzetler uğruna şöhreti olan yerlee uzakta olsa koşa koşa gider. 
Yeni bir tatmin bulmuştur,fakat bundan da usanır.Ta ki hasta olup birşey yiyemez oluncaya dek.Canı çekse de yiyemez.
Bu anlattığımın zıttı oburluk ya da yemek yiyememe halleri de vardır,biliriz!
İşte oruç bu hallere de kalkandır. 
Kişiyi gene çocukluğunda ki tada,heyecana kavuşturur.Yeniden şükrü kalbe duyurur.Dengesiz halleri düzeltir. Bıkkınlık yerine tefekkür duyar.Daha önce almadığı tada hayret eder.Açlık ve toklukta yenen yemeğin lezzeti,mutluluğu şükre döner. 
@ikraela

            
                           



Kutlu bir yüzüş/yürüyüş olurda,yükseliş olmaz mı? 
O yol ne güzel, o yolun Sahibi ne güzel! 
@ikraela


(Diğer notlardan paylaşasım gelmedi.Fotoğrafların biri dünün diğeri bu sabahın, yazı ise şimdi taze taze...
Yoldayım, şarzımda bitmek üzere.
Nice kutlu yollarımız,yürüyüşlerimiz olsun dostlar,varışı Selam cennetler olsun, şimdi burada da bütün kainata yara değil yar olalım inşallah. 
Ah şehr-i Ramazan ne güzel bildik seni,içinden geçerken....



1.bölüm

Çocuklarımızı ilköğretime başlatarak, uzun bir maraton başlatmış oluruz değil mi? 
Amacımız nedir peki? 
Körükörüne yaşamasın,en çok da adam olsun isteriz.Adam olmanın ürünüde bir meslek sahibi olsun, salih işler üretebilsin diye!
Hem başkasına muhtaç olmasın hem de faydalı işlerde bulunsun diye...
İlköğretimden yüksek okul sınavına ve sınavı kazanıp mezun oluncaya dek,up uzun bir süreç... Evladımız yüksek okul sınavına girerken, biz dışarıda dua dua yalvarırız Rabbimize!
"Allah'ım tam on iki yıl can ve baş ile emek veren bu kulunun yolunu aç,yolları açan Sensin, ancak Senin dilediğin kadarıyla ilminden kavrayabiliriz."
Değil mi? 
İşte biz adam/adem olalım, aczimizi bilelim,kelime kelime dua dua yükselelim diye,hor görülen,kan dökecek bir varlık gözünde görülürken,Rabbimiz bizi isimleri, kelimeleri ile ummadık makamlara kavuşturuyor. 
İlk "e" diye başladığımız harfler kelimelere,cümlelere,hikayelere dönüyor.
Rabbimiz bu yolculuğu zor eylememiş bizlere,bilakis heyecanlı, meraklı ve zevklu etmiş. Ne zaman ki gevşer veya haddi aşınca sınavı zorlaştıran,labirent haline getiren biziz...
Bunu bu şehr-i Ramazan içinde daha iyi anladım. 
Allah'a, Kur'an'a iman ediyorum diyen bir çok kişi kendi gevşekliği veya haddi aşması yüzünden maalesef bu dolambacın içinde...
Nasıl mı? 
Ramazan'ın son günündeyiz.
Rabbimizin sözüne sadık olduk Elhamdullilah, orucumuzu hakkı ile tutmaya çalıştık.Eksik ve hatalarımız çok her zaman ki gibi ve her zaman da olacak,son nefese kadar. Biz kendimize mutlak iyiyiz demiyoruz,biz 'iyi'olabilmek için sırat-müstakimde çabalıyoruz.
Rabbimizin sözüne sadık olup orucumuzu tuttuk.
Onun sözüne umursamazca davranmadık!
Bu durumu şöyle bir misal ile anlatmak istiyorum:
Bir veli (anne, baba, kardeş,hala,müdür vs.)eğitiminden barınmasından sorumlu olduğu bir çocuğun en iyi mevkiye gelmesi için çaba sarf eder.
Onu barındırır,yedirir,içirir ve ulaşmasını istediği kademe için günlük şunları yapman gerek, aylık şunları yapman gerek,yıllık yapman gerekenler şunlar der.
Akıllı, kendi iradesine sahip çocuk, velisinin yap dediklerine,uyar uymaz o belli değildir!
Nefsine çok kapılmış bir genç ise söylenen sözleri askıya alır ya da zekidir.Çok bilir, çabuk kavrar.Velisinin sözlerini hesaba katmaz.Kendini bekleyen büyük sınavlar olduğunu bile bile sorumsuzca ve umursamazca hareket eder.
Peki veli böyle sözüne değer vermeyen;söz söylenirken"Tamam"diyip kendine dönünce yapmayan,bildiğini okuyan çocuğun tutumuna karşı ne hisseder? 
Hoşuna gitmez değil mi? "Söylüyorum ama nereye gidiyor? Önünde koca sınavlar var,ama vurdumduymaz,keyfine bakıyor. Nefsi ile o kadar meşgul ki okulda öğretmenlerinin anlattıklarını dinlemeyen öğrenci gibi,dinlemiyor ki duysun, görmüyor ki tahtaya yazılanları içine sindirsin!
Bu mesele daha uzar,zaten biliriz de bu konuları!
Maalesef Allah'a ve Kur'an'a iman ediyoruz dediği halde Allah'ın sözüne sadık olmayanlar bu tutumun bu labirentin içinde...
Hasta ve yaşlı olanlar hariç, Allah'ın sözüne sırt çevirenlerde birçok bahaneler hazır! "Bir ay aç kalacağım da ne olacak? "Bilmiyor ki hayat sınavında kıtlık günleri de var!
Bilmiyor ki açlığı bilmez ise aç olanların nasıl bilinçlerinin bunaldığı,gözlerinin karardığını,sinirlerinin gerildiğini?
Bilmiyorlar ki günün birinde öyle bir duruma düşerlerse maneviyatsız açlık aklı baştan alır.
Maneviyatın güçlenmesi ateşi güle çevirir.
Bilmiyorlar ki her aç olana tokluk nimeti verilenler,o nimetten sorumlu olarak o nimeti paylaşmadıklarında toplum içinde büyük afetlere merdiven olurlar.
Bu tokluk sadece yemek tokluğu değildir. Ne kadar karnı tok insan vardır fakat maneviyat açlığından her tür uyuşturana başvurur,fakat tatmin olamaz.Onların hiç biri kalbe inşirah veremez.
Hepsi maneviyata değil nefse hitap ettiği için anlık keyfler yaşatır. 
Oruç maddi ve manevi açlığımıza ilaç gelecek felaketlerede kalkandır aynı zamanda. ..
İslam biz uyuşalıl diye değildir. Biz dirilelim diye Rabbimizin bizim için seçtiği dindir.Güzel ahlakın üzerimizde tamamlanması ve gsyretimiz ile kademelere kavuşmamız içindir. 
İnsanın kendi elleri ile kendine yemek yedirmesi nimettir. 
Yediren ise Allah'tır. 
Biz kendi ellerimiz ile birşeyleri hakketmemiz mi güzel?
Yoksa başkalarının elleri ile sahip olduklarımız mı? 
@ikraela



































































































































































































































ikra ela




instagram@ikraela















































































































































































































































































































































































































































































0 yorum:

Yorum Gönder