Sonbahar mı gelmiş? Sararmış mı benzi yaprakların? Halbuki hiç bitmeyecek gibiydi yaz! Sürpriz mi şimdi bu titreyiş! Öyledir öyle, uzun gelir öğle vakti, sanki hiç bitmez miş gibi, çook uzun gibi, güzeldir gençlik, öyle alımlıdır ki capcanlı, hiç sarsılmaz gibi...
Ömrümün ikindisindeyim, öğleni çoktaan aştım, şaştım yirmili yaşlarıma geldiğimde sevindiğime, çok beklerdim halbuki büyümeyi, ama işte durduramıyordum, yirmide kalamadım, her gün avuçlarımdan kaydı gitti fakat ben yine uzun sandım. Akşamın emareleri sıralandı, boya, fırça var mı yeşile boyasam tüm yaprakları, dallarımı onarmama fırsat var mı? Asa olur elime kırılmışlıklarım yedd-i beyzayı bulur belki!
Bak eline yüreğine sür ve dön, bu gidiş yokluk değil ki?.... İnsan bir ömürde dört mevsim hali geçirdiği gibi ömrünün bir vaktinde temmuz ayında doluya tutulmuş gibi kış hali geçirebilir, ya da tam zıttı ile hatta kışı uzun yazı kısa geçen bölgeler gibi azıcık baharın ardında uzun derin kışlar yaşayabilir. Bu maddi hallerin ve manevi psikolojik hallerin tasviridir. Bunun yaşı da yoktur, bir çocuğun çocukluğu dört mevsim haller ile geçebilir fakat gençliği bir bahar ile de başlayabilir, gençliği hiç bahar görmese yaşlılığında bahar hali yaşayabilir.
Ölümlü ve imtihan edildiğimiz hayat böyle muhteşem yaratılımış. Hiç bir kusur yok, kusur görene gözündeki örümcek ağı perde. Her yaprağa düşen nişana hayranım, güneşin eteklerini toplayıp yeni nakışlar işlemeye gitmesi gibi, ölüme nişanlıyız, bilet önceden kesilir, tren hızlı çalışır, yolcu yolda yola hayran, unutur, unutur, unutur... -
Hatırlatmaya mı geldin sonbahar? Tamam son kalan çiçeklerimi de sulayacağım, hoşgeldin, nişan şerbeti yazdaki vişne ağacından... Estağfirullah el Azîm.
@ikraela #sonbahar #Bandırma #ölüm